Akıl

اَلْحِجْرُ| اَلْعَقْلُ | اَللُّبُّ | النُّهَى

Müellif: Ali Karataş
Yayınlanma Tarihi: 12.02.2023            

EL- ḤICR | اَلْحِجْرُ

Sözlükte el-ḥıcr اَلْحِجْرُ “akıl” demektir. “Bir yerin etrafına taş koyarak o yeri çevirmek, engellemek ve bir şeyi kuşatmak” anlamındaki حَجَرَ fiilinden türemiştir. Nitekim حَجَرَ الْحَاكِمُ عَلَى السَّفِيهِ حَجْرًا cümlesi hâkimin, aklı ermeyen kimseyi kendi malında tasarrufta bulunmaktan engellemesini ifade eder. Kontrol altında tutulup bir takım şeyleri yapmaktan engellenen kimsenin durumu فُلَانٌ فِي حَجْرِ فُلاَنٍ tabiriyle anlatılır. Araplar, korktuğu ve kendisine dokunmasını ve ilişmesini istemediği birisi ile karşılaştığında ona حِجْرًا demektedirler. Taşların etrafını kuşattığı ve koruma altına alınan şeye ve Kâbe’nin taşlık bölgesine حِجْرٌ; koruyucu özelliği de bulunması dolayısıyla taşa حَجَرٌ denir. el-Ḥıcr sözcüğünün “akıl” manasında kullanılması aklın, insanı kötülükten ve kendisine yakışmayan şeylerden engellemesi ve alıkoyması sebebiyledir (el-Cevherī, eṣ-Ṣıḥāḥ, 2/623; İbn Fāris, Muʿcem, 2/139;ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 108-109; İbn ʿĀşūr, et-Taḥrīr, 30/316).

Kur’an’da türevleriyle birlikte 21 yerde geçmektedir. Bu yerlerde şu anlamlara gelmektedir: 1. Cehennem yakıtı olarak kullanılan yakıcı bir tür maden (el-Baḳara 2/24; et-Taḥrīm 66/6). 2. Taş (el-Baḳara 2/60; el-Fīl 105/4). 3. Akıl (el-Fecr 89/5). 4. Yasak (el-Furḳān 25/22; el-Enʿām 6/138). 5. Hz. Salih’in gönderildiği şehir (el-Ḥicr 15/80). 6. Ev (en-Nisā 4/23). 7. Engel (el-Furḳān 25/53). (Dāmeġānī, Ḳāmūs, 118-119).

EL-ʿAḲL | اَلْعَقْلُ

Sözlükte el-ʿaḳl اَلْعَقْلُ “Tuttu, bağladı.” anlamındaki عَقَلَ fiilinden türemiştir. el-ʿAḳl, kötü söz ve fiilden insanı alıkoyup iyilikte tuttuğu için bu şekilde isimlendirilmiştir. Ḫalīl b. Aḥmed’e göre el-ʿaḳl, جَهْلٌ kelimesinin zıddıdır. Nitekim birisi daha önceden bilmediği bir şeyi öğrendiğinde ya da yaptığı bir şeyden sakındığında bu kişi için عَقَلَ ifadesi kullanılır. ʾIṣfehānī’ye göre insanı, bilgiyi kabul etmeye hazır hale getiren kuvve ʿaḳl olarak isimlendirilse de ʿaḳlın aslı tutmak ve sımsıkı kavramaktır. عقْلُ الْبَعِيرِ بِالْعِقَالِ ifadesinde olduğu gibi Araplar deveyi tutan ipi عِقَالٌ şeklinde isimlendirmişlerdir. عَقَلَ الدَّوَاءُ بَطْنَهُ cümlesi de ilacın ishali kesmesini/tutmasını ifade etmektedir (el-Cevherī, eṣ-Ṣıḥāḥ, 5/1769; İbn Fāris, Muʿcem, 4/69; İbn Sīde, el-Muḥkem, 1/204; İbn Sīde, el-Muḫaṣsaṣ, 3/15; ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 342).

Kur’an’da türevleriyle birlikte 49 yerde fiil olarak geçmektedir. Bu yerlerde “düşünmek ve akletmek”  manasında kullanılmıştır (el-Baḳara 2/44; Yūsuf 12/2). el-Baḳara 2/164 ayetindeki kullanım “akletmek” anlamının yanı sıra dolaylı olarak “doğrulamak” şeklinde de anlaşılmıştır (el-Berīdī - eḍ-Ḍāliʿ, Mevsūʿatu’l-Vucūh ve’n-Neẓāʾir, 933-934).

EL-LÜBB |  اَللُّبُّ

Sözlükte “akıl” anlamındaki el-lübb اَللُّبُّ, “lüzumlu/gerekli olmak, bir şeyi devamlı yapmak, sebat ve kararlılık” manasına gelen لَبَّ kökünden türemiştir. Nitekim birisi bir yere yerleştiğinde أَلَبَّ بِالْمَكَانِ ve bir adam bir iş yapmaya devam ettiğinde رَجُلٌ لَبٌّ بِهَذَا الْأَمْرِ diye söylenir. امْرَأَةٌ لَبَّةٌ ifadesi kocasına karşı sevgisi devamlı olan kadın için kullanılır. Telbiye cümlesi لَبَّيْكَ daimi bir şekilde itaatte olmayı ifade eder. “Bir şeyin özü ve saf hali; iki şeyin birbirinden ayıklanması” ise el-lübbün diğer manasıdır. لُبُّ النَّخْلِ “hurma ağacının özü”; رَجُلٌ لَبِيبٌ de “akıllı adam” için kullanılır. Aklın, el-lübb olarak isimlendirilmesi onun, insanın özünü teşkil etmesi ve insandaki en faydalı şey olması nedeniyledir. Buna göre el-lübb, bozulmamış ve selim akıldır. لُبُّ الرَّجُلِ kalbe yerleştirilen akıldır. Bir şeydeki özün onda devamlı olarak bulunması, bu kelimenin ilk manası olan lüzum ve sübut anlamıyla ilişkilendirilebilir (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 65-66; İbn Dureyd, Cemheratu’l-Luġa, 1/76; İbn Fāris, Muʿcem, 5/200; ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 446; İbn ʿĀşūr, et-Taḥrīr, 3/64). 

Kur’an’da 16 yerde geçmektedir. Bu yerlerde “akıl ve sağduyu” anlamındadır (el-Baḳara 2/179; Yūsuf 12/111). Kur’an’daki bütün kullanımlarında أُولُوا اَلْأَلْبَابِ şeklinde ve Allah’a karşı gelmekten sakınma ve ayetlerden öğüt ve ibret alınması gerektiğini bildiren bir bağlamda yer almaktadır.

EN-NÜHĀ | النُّهَى

Sözlükte “akıl” anlamındaki en-nühā النُّهَى sözcüğü النُّهْيَةُ kelimesinin çoğuludur. “Yasaklamak; bir şeyin nihayeti, son noktası ve bir şeye ulaşmak” manasındaki نَهَيَ fiilinden türemiştir. Nitekim bir şeyin varacağı son nokta için اَلنِّهَايَةُ; suyun ulaştığı göle de النَّهْيُ  denir. Birisine bir haberin sonucu bildirildiğinde de أَنْهَيْتُ إِلَيْهِ الْخَبَرَ diye söylenir. نَهَيْتُهُ عَنْهُ cümlesindeki “yasaklama” manası “kişinin eyleminin sonlandırılması talebini” ifade eder. Çünkü birisi yaptığı bir şeyden yasaklanınca, bu yasaklama artık onun o işte ulaştığı son noktadır. Aklın النُّهْيَةُ olarak isimlendirilmesi, çirkin bir fiilden insanı alıkoyması sebebiyledir (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 4/274-275; İbn Fāris, Muʿcem, 5/360; el-Cevherī, eṣ-Ṣıḥāḥ, 6/2517; ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 507).

Kur’an’da türevleriyle birlikte 39 yerde geçmektedir. Bu yerlerin ikisinde “akıl” anlamındadır (Ṭā-Hā 20/54; Ṭā-Hā 20/128). Bu ayetlerde “akıl sahipleri” anlamındaki أُولِي النُّهَى tabiri; hem Allah’ın insanlara ve hayvanlara verdiği nimetlerde aklı olan kimseler için nice delil ve ibretlerin olduğu hem de tariz yoluyla Allah’ın gösterdiği delilleri gözardı edenlerin aklını kullanamayan kimseler olarak nitelendiği bağlamda geçmektedir.

KARŞILAŞTIRMA

el-Ḥıcr, el-ʿaḳl, el-lübb ve en-nühā “akıl” manası bakımından yakın anlamlı olsa da bu kelimelerin arasında bazı farklar vardır. el-Ḥıcr, insanın kötülüğe karşı engelleyici nitelikte olan bir akıl yürütmesidir. el-ʿAḳl, sahibini tutup engellediğinde el-ḥıcr olarak isimlendirilir. Bu durumda onu kötülüğe düşmekten engelleyen ve sımsıkı tutan güç el-ʿaḳldır. el-ʿAḳl, birisini alıkoyup tuttuğunda (el-ḥıcr), sanki bu kimsenin etrafı çevrilmiş olur ve böylece kötülük yapamaz. el-ʿAḳl, Kur’an’da fiil olarak ve daha çok kâfirlerin akıllarını kullanmamaları sebebiyle eleştirildiği bir muhteva ile geçmektedir. el-Lübb; insanın onu engelleyen, çeşitli şaibelerden uzak tutan özüne işaret eder. Bu halis niteliği sayesinde insan kendisini korur. Bu bağlamda her lübb ʿaḳldır; ancak her ʿaḳl lübb değildir. el-ʿAḳl, bilgi ve terbiye ile gelişerek sahibini kötülükten koruyacak dereceye ulaştığında en-nühā adını alır ve böyle bir nitelikteki akıl, sahibini her türlü çirkinlikten uzak tutar. el-Lübb olgunluktaki zirve noktadır. Bu mertebedeki bir akıl sözün mantûku ile yetinmez ve sözün mefhûmuna yönelir. el-ʿAḳl, bahsi geçen diğer akıl yürütmelerini kapsar ve insanın bilgiyi elde etmesini sağlayan temel bir niteliktir. Akılla ilişkili diğer kelimeler aklın farklı işlevlerine işaret eder (ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 446; el-Kebīsī, Mevsūʿa, 3/77-78, 10/603).