Boşamak - Serbest Bırakmak

سَرَّحَ | طَلَّقَ

Müellif: Fatih Tok
Yayınlanma Tarihi: 13.06.2023            

ṬALLEḲA | َطَلّق

Sözlükte ṭalleḳa طَلَّقَ “serbest kalmak” anlamındaki طَلَقَ fiilinden türemiş olup “salmak, serbest bırakmak ve göndermek” manasındadır. Nitekim devenin bağından çözülerek serbest bırakılması ve  devenin de serbest kalması أَطْلَقْتُ النَّاقَةَ مِنْ عِقَالِهَا وَطَلَقَتْ هِيَ şeklinde ifade edilir. Fiilin mastarı olan طِلْقٌ ya da طَلْقٌ herhangi bir yasağın, sınırlandırmanın olmamasını, bir şey üzerinde sahibinin her türlü tasarrufta bulunabilmesini anlatır. Muṣṭafavī üç tür kısıtlılıktan bahsetmektedir: a) Dildeki kekemelik gibi tabii kısıtlılık. b) Nikâh akdinde olduğu üzere kişinin verdiği söze dayanan kısıtlılık. c) Bir başkası tarafından kısıtlanma, engellenme. طَلْقٌ bu üç sınıfa giren sınırlandırmalardan kurtulmayla ilişkilidir. Helal olana طَلْقٌ denilmesi, hakkında herhangi bir yasağın olmaması sebebiyledir. Ṭalleḳa istiare yoluyla “kadını boşamak” anlamına işaret eder. Zira boşamak kadını nikâh bağından kurtarıp nikâhın getirdiği gerekliliklerden onu azade etmek ve serbest bırakmaktır. Bu bağlamda طَلاَقٌ “boşamak” demektir. Kelimenin اِنْطِلَاقٌ kalıbındaki kullanımı ise harekete geçmek, gitmek, özgür davranmak, yapılmak istenen bir işte kısıtlılığın kaldırılması ya da giderilmesi ve hareket serbestliğinin sağlanması gibi anlamlara gelmektedir. Öte yandan طَلْقٌ terkip halinde de kullanılmaktadır. Örneğin “güleç yüzlü” anlamında ِطَلْقُ الْوَجْه, birinin konuşmasının akıcı olduğunu belirtmek için طَلْقُ / مُنْطَلِقُ اللِّسَانِ, bir kişinin cömert olduğunu ifade etmek için ِطَلْقُ الْيَدَيْنِ, ne sıcak ne de soğuk olan bir gün için ise يَوْمُ طَلْقٍ şeklinde söylenir. (Ḫalīl b. ʾAḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 3/57-58; İbn Fāris, Muʿcem, 3/420-421; Zemaḫşerī, Esāsu’l-Belāġa, 1/611; Muṣṭafavī, et-Taḥḳīḳ, 7/130-133).

Kur’an’da türevleriyle birlikte 23 yerde geçmektedir. Bu yerlerde şu manalardadır: 1. Boşamak (el-Baḳara 2/227, 229, 230; eṭ-Ṭalāḳ 65/ 1). 2. Boşanmış kadınlar (el-Baḳara 2/228, 241). 3. Dilin çözülmesi, meramı iyi ifade edebilmek (eş-Şuʿarā 26/13). 4. Yola koyulmak, harekete geçmek, yürümek (el-Kehf 18/71, 74; el-Fetḥ 48/15). (Iṣfehānī, el-Mufredāt, 306; Ebū’l-Beḳā, el-Kulliyyāt, 584; el-Kubeysī, Mevsūʿa, 7/561-567).  

SERRAḤA | سَرَّحَ

Sözlükte serraḥa َسَرَّح “hayvanı otlaması için meraya saldı, serbest bıraktı” manasındaki سَرَحَ fiilinden türemiş olup “engelleri kaldırarak serbest ve özgür bırakmak” anlamına gelmektedir. Nitekim  سَرَّحْنَا الْإبِلَ وَسَرَحَتِ الْإِبِلُ cümlesi “Deveyi otlaması için serbest bıraktık ve deve de otladı.” demektir. Bu kullanım, sürülerin önünde engel olan kapıların açılıp salıverilmesini ifade eder. Sürüyü güden çoban da اَلسَّارِحُ diye adlandırılır. Serraḥa, “tutmak” manasındaki إِمْسَاكٌ sözcüğünün zıddıdır. Bu bağlamda سَرَّحْتُ المَرْأَة “Kadını boşadım.” cümlesinde olduğu gibi ٌسَرَاح kelimesine طَلاَقٌ anlamı da yüklenmiştir.  Boşamakla kadın, kendisini bağlayan evlilik ahdinden kurtulmuş ve serbest kalmıştır. Yine kadın birbirine geçmiş saçlarını tarakla çözüp ayırdığı zaman سَرَّحَتِ الْمَرْأَةُ رَأْسَهَا تَسْرِيحًا denilir. Köleyi azad etmek anlamında سَرَّحْتُ الْعَبْدَ ifadesi kullanılır ki bununla insanın kölelik zincirinden kurtulup özgür olması anlaşılır. Bir işin engelsiz, kolayca olması durumu ٌأَمْرٌ سَرِيح ve bir kadının kolay doğum yapması وَلَدَتْهُ سَرْحًا şeklinde ifade edilmektedir. Dikensiz uzun ağaca اَلسَّرْحَةُ denilmesi dallarının serbestçe uzaması, büyümesi ve genişlemesi dolayısıyladır. اَلسُّرُوحُ ise hızlı yürüyen deveyi anlatır. Kelimenin kullanımlarındaki ortak nokta, sınır ve engelleri kaldırma, özgür ve serbest bırakmadır (Ḫalīl b. ʾAḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 2/233-234; İbn Fāris, Muʿcem, 3/157; Zemaḫşerī, Esāsu’l-Belāġa, 1/448-449; Muṣṭafavī, et-Taḥḳīḳ, 5/117-119; el-Kubeysī, Mevsūʿa, 6/17-18).

Kur’an’da türevleriyle birlikte yedi yerde geçmektedir. Bu yerlerde şu manalardadır: 1. Boşamak, salıvermek (el-Baḳara 2/229, 231; el-ʾAḥzāb 33/28, 49). el-ʾAḥzāb 33/49. ayetinde bu kelimeden önce boşama ifadesi geçtiği için bunun başka bir anlama gelmesi gerektiğinden söz edilerek “(evlerinizden) çıkarın” anlamı da verilmiştir. 2. Sürüleri otlatmak, otlatmaya götürmek (en-Naḥl 16/6) (Iṣfehānī, el-Mufredāt, 229-230; Muṣṭafavī, et-Taḥḳīḳ, 5/117-119; el-Kubeysī, Mevsūʿa, 6/20-21).

KARŞILAŞTIRMA

Ṭalleḳa ve serraḥa “boşamak, serbest bırakmak” manası bakımından yakın anlamlı olsa da bu kelimelerin arasında bazı farklar vardır. Ṭalleḳa ve serraḥa genel anlamda salıvermenin ve serbest bırakmanın bütün türleri için kullanılmakla birlikte serraḥa sözcüğü bu serbest bırakmanın “durumu zorlaştıran şartları kaldırmak” diğer bir ifadeyle “kolaylaştırmak” ve “bir işi geciktirmeden hızlıca yapmak” anlamlarını ihsas etmektedir. Bunun yanı sıra serraḥa aynı kökten gelen özel bir ağaç türünden yemesi için develeri salıvermek anlamında daha özel bir kullanıma sahiptir. Her iki kelime boşama anlamını ifade etmekle birlikte bazıları serraḥa sözcüğünü evden çıkarma olarak açıklamıştır. (Iṣfehānī, el-Mufredāt, 229-230, 306; Ebū’l-Beḳā, el-Kulliyyāt, 584; Muṣṭafavī, et-Taḥḳīḳ, 5/117-119, 7/130-133; el-Kubeysī, Mevsūʿa, 6/20-21, 7/561-567).