Çıktı

خرج | صدر | فسق

Müellif: İbrahim Yıldız
Yayınlanma Tarihi: 13.03.2022            

ḪARACE | خَرَجَ

Ḫ-r-c خَرَجَ, “girdi” anlamındaki دَخَلَ fiilinin zıddıdır. Ḫ-r-c'nin temel iki manası vardır. Birincisi “bir şeyin diğer bir şeyin içinden geçip çıkması, onu delip geçmesi” şeklindedir. Bu bakımdan bir öğretmenden eğitim görerek cahiller grubundan çıkan kişiye الخِرِّيجُ, vücutta çıkan çıbana ise اَلْخُرَاجُ بِالْجَسَدِ denilmektedir. İkincisi ise “iki rengin birbirine karışması veya iki renkli olmak” manasıdır. الخَرَجُ ve الخُرْجُ siyahlı ve beyazlı, iki renkli şeyler için kullanılır. Örneğin ayakları ve karın alt bölgesi beyaz, vücudunun diğer yerleri siyah olduğu için erkek deve kuşuna ظَليِمٌ أَخْرَجُ, dişi deve kuşuna نَعَامَةٌ خَرْجَاءُ; aynı şekilde ayakları ve karın bölgesi beyaz diğer yerleri siyah koyuna ise الشاة الخَرْجاء denir. أَخْرَجُ ve مُخَرِّجٌ kelimeleri, istiare yoluyla hem siyahlı beyazlı elbise hem de kurak, bereketli günlerin olduğu yıl için kullanılır (el-Cevherī, eṣ-Ṣıḥāḥ, 1/309; İbn Fāris, Muʿcem, 2/175-176; İbn Sīde, el-Muḫaṣsaṣ, 12/84; İbn Sīde, el-Muḥkem, 5/5; ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 145; Zemaḫşerī, Esāsu’l-Belāġa, 1/238; İbnu’ş-Şecerī, Mā ʾİttefeḳa Lafzuhu, 142).

Ebū’l-Beḳā, ḫ-r-c fiilinin “ortaya çıkmak, görünmek” ve “intikal, bir mekândan başka bir mekâna gitmek” şeklinde iki anlamı olduğunu zikretmiştir. Bunlara خَرَجَتِ الشَّمْسَ مِنَ السَّحَابِ “Güneş bulutların arasından çıktı, göründü” ve خَرَجَتْ مِنَ الْبَصْرَةِ إِلَى الْكُوفَةِ “Basra’dan Kûfe’ye doğru yola çıktım” cümlelerini örnek vermiştir. el-ʾIṣfehānī, bir yerden/şeyden çıkışın ev, şehir veya elbise olması ile bir durumdan çıkışın psikolojik veya harici sebeplerin değişmesi ile olması arasında ḫarace sözcüğünün kullanımı açısından bir farkın olmadığını söyler. Fakat bu fiilden türetilen أَخْرَجَ “çıkarmak” sözcüğünün ise genellikle gözle görülen somut varlıklar için kullanıldığını belirtir. خَرْجٌ ve خَرَاجٌ kelimeleri aynı manada olup “haraç, vergi, kavmin mallarından bir yılda çıkardığı belli miktar mal” demektir (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 1/396; Ezherī, Tehzību’l-Luġa, 7/48; İbn Fāris, Muʿcem, 2/175; İbn Sīde, el-Muḥkem, 5/4-5; ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 145; Zemaḫşerī, el-Keşşāf, 4/241; Fīrūzābādī, Beṣāʾir, 2/532; İbn ʿĀşūr, et-Taḥrīr, 18/96).

Kur’an’da türevleriyle birlikte 182 defa geçmektedir. Bu yerlerde şu manalardadır: 1. Çıkarmak manasıyla ilişkili olarak çıkış, bir bitkiyi bitirmek, ortaya çıkarmak (el-Baḳara 2/21, 72; el-Ḳaṣaṣ 28/21; 2/21; Muḥammed 47/13). 2. Vergi manasına bağlı olarak haraç, ecir ve ödül (el-Kehf 18/94; el-Müʾminūn 23/72). 3. Kıyamet sonrasında ölülerin diriltilip kabirden çıkarılması (Ḳāf 50/42). (Dāmeġānī, Ḳāmūs, 154; el-Kebīsī, Mevsūʿa, 408-409).

ṢADERA | صَدَرَ

Sözlükte ṣ-d-r صَدَرَ kökünün “gelmek” manasının zıddı olarak “ayrılmak, çıkmak”; “insanın göğsü veya onun dışındaki her şeyin ön cephesi, evveli” şeklinde iki temel manası vardır. Birincisine bir beldeden çıkarak oradan ayrılan kişiyi anlatmak için kullanılan صَدَرَ عَنِ الْبِلَادِ cümlesi misaldir. Kurban bayramının dördüncü gününe, insanlar Mekke’den çıkarak kendi memleketlerine dönmeye başladıkları için اَلصَّدَرُ, o günün gecesine de لَيْلَةُ الصَّدَرِ denilir . المَصْدَرُ, kendisinden fiilin türediği ve çıktığı isimdir. Fiiller ondan türetildiği için mastarlar, kelamın öncesi sayılmaktadır. İkinci anlamı için “öne çıkmak, göğüs, her şeyin en üstü, yücesi, iyisi; her nesnenin evveli, başlangıcı” manalarına gelen الصَّدْرُ kelimesi örnek verilebilir. en-Nās 114/5 ayetinde الصُّدُورُ ile insanların göğüs bölgesi kast edilmiştir. Bu manadan hareketle başı, göğüsleri örten elbiseye ve develerin göğsünde bulunan işarete الصِّدَارُ  denilmektedir. صَدْرُ الكَلَامِ sözün başlangıcını, صَدْرُ الْكِتَابِ ise kitabın başını anlatır (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 2/383; Ezherī, Tehzību’l-Luġa, 12/-133-135; el-Cevherī, eṣ-Ṣıḥāḥ, 2/709-710; İbn Fāris, Muʿcem, 3/337; İbn Sīde, el-Muḥkem, 8/284-283; ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 276; Zemaḫşerī, Esāsu’l-Belāġa, 1/540; İbn ʿĀşūr, et-Taḥrīr, 30/493).

Kur’ân’da türevleriyle birlikte 46 defa geçmektedir. Bu yerlerde şu manalarda kullanılmıştır: 1. Kalp (el-Ḥacc 22/46) 2. Çıkmak (ez-Zilzāl 99/6) 3. Suların Çekilmesi (el-Ḳaṣaṣ 28/23).

FESEḲA | فَسَقَ

Sözlükte f-s-ḳ فَسَقَ  fiili, خَرَجَ  ile açıklanır ve her ikisi de “çıkmak” manasına gelir. Örneğin فَسَقَ عَن مَنْزِلِهِ “O, evinden çıktı” manasındadır. Araplar فَسَقَتِ الرُّطَبَةُ مِنْ قِشْرِهَا “Yaş hurma kabuğundan çıktı” derler. Fareyi de yuvasından çıkıp durduğu için الفُوَيْسَقَةُ diye isimlendirirler. الفَسِيقُ sürekli olarak normal davranışın dışına çıkıp kötü fiilleri işleyenler için kullanılır. Bazılarınca الفَاسِقُ kelimesinin fasih Arapça olmasına rağmen cahiliye şiirinde geçmediği, bu kelimenin kullanımının Kur’an’ın nüzulünden sonra başladığı söylenmektedir (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 3/321; Ezherī, Tehzību’l-Luġa, 8/414; el-Cevherī, eṣ-Ṣıḥāḥ, 4/1543; İbn Sīde, el-Muḥkem, 6/242; İbn Fāris, Muʿcem, 4/502; İbnu’ş-Şecerī, Mā ʾİttefeḳa Lafzuhu, 318; Semīn el-Ḥalebī, ʿUmdetu’l-Ḥuffāz, 3/230).

Kur’ân’da türevleriyle birlikte 54 defa geçmektedir. Bu yerlerde küfür, isyan, itaatten çıkma, yalan, günah, cürüm, kötü söz sarf etmek manalarındadır. Bunların hepsi olması gereken normal davranışın dışına çıkmakla ilgili bir durumu ifade etmektedir (el-Baḳara 2/59; el-Ḥucurāt 49/11). (Ḥīrī, Vucūhu’l-Ḳurʾān, 248; Dāmeġānī, el-Vucūh ve’n-Neẓāʾir, 2/127-129; Muṣṭafavī, et-Taḥḳīḳ, 9/96; el-Kebīsī, Mevsūʿa, 9/406).

KARŞILAŞTIRMA

Ḫ-r-c, ṣ-d-r ve f-s-ḳ kelimeleri “çıkmak” manası itibariyle yakın anlamda olsalar da bunlar arasında bazı farklar vardır. Ḫ-r-c bir mekandan çıkmak anlamının yanı sıra her türlü psikolojik veya harici sebepten dolayı herhangi bir yer veya durumdan çıkış manasındadır. Ḫurūc övülen veya kınanan her türlü çıkış; fısḳ ise sadece kerih görülen, çirkin bir çıkışla ilgilidir. Bu nedenle evdeki yiyecek ve eşyalara zarar vermek üzere yuvasından çıkan fareye bu kökten türetilen الفُوَيْسَقَةُ denilir. Aynı şekilde taze hurma, kabuğundan çıktığında bozulup çürüdüğü için فَسَقَتِ الرُّطَبَةُ مِنْ قِشْرِهَا ifadesi kullanılır. Fısḳın bu olumsuz manasından dolayı büyük günah işlemek suretiyle Allah’ın emrinden çıkan kişiye فَاسِقٌ denilir. Ṣ-d-r'da “öne çıkmak suretiyle önde ve görünür olmak” manası belirgindir (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 2/383; Ezherī, Tehzību’l-Luġa, 12/133; el-Cevherī, eṣ-Ṣıḥāḥ, 2/709; İbn Fāris, Muʿcem, 3/337; ʿAskerī, el-Furūḳu’l-Luġaviyye, 230; ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 145; Rāzī, Mefātīḥu’l-Ġayb, 3/98; Semīn el-Ḥalebī, ʿUmdetu’l-Ḥuffāz, 2/323).

Vurūd kelimesinin zıttı olduğunu dikkate aldığımızda ṣaderada bir maksatla bir yere gidip o yerden geri dönme ve orayı terk etme anlamı varken diğer kelimelerde bu mananın bulunmadığı anlaşılmaktadır.