EBṬALE | أَبْطَلَ
Ebṭale أَبْطَلَ kelimesi, sözlükte
“hak ya da batıl olsun bir şeyi bozdu, boşa çıkardı, zâyî etti veya ortadan kaldırdı”
anlamlarına gelmektedir. Kelime, iptal etme, geçersiz ve etkisiz olma
durumlarını ifade eden “boşa gitmek, zâyî olmak” anlamındaki b-ṭ-l بَطَلَ kökünden gelmektedir. Fiil olarak أَبْطَلَهُ غَيْرَهُ ifadesi,
“Başkası onu batıl durumuna getirdi, iptal edip boşa çıkardı” demektir. Kur’an
kelimeleri üzerine telif edilen ıstılâhî sözlüklerin genelinde bir şeyin
hükmünün bozulması suretiyle boşa çıkmasını ifade etmektedir. Fiil formunda
batıl olmak veya boşa çıkma durumuna gelmek anlamında kullanılabilen kelime,
söz veya fiillerin göz önünde bulundurulması durumunda da geçerlidir. Yine fiil
olarak ebṭale “başkasının zayi etmesi veya boşa çıkarması” demektir. Kur’an
sözlüklerinde bu kelime açıklanırken öldürüldükten sonra intikamı ve diyeti
alınmayan kişiye “kanı heder oldu, boşa gitti” anlamında بَطَلَ دَمُهُ ifadesi örnek olarak verilmektedir. Nitekim
ölüme meydan okuyan ve kendini adayan kişiye de kanının boşa gitmesi anlamında
aynı ifade kullanılmaktadır. Gerçekliği olmayan ve boş konuşan birisiyle ilgili
olarak da aynı ifade kullanılmaktadır. Ayrıca ذَهَبَ
دَمُهُ بُطْلاً ifadesi, kişinin
kanının heder olduğunu anlatır. Dünyevî ya da uhrevî herhangi bir fayda
gözetmeden hareket edene بَطَّالٌ adı verilmektedir. B-ṭ-l
بَطَلَ kelimesinin ismi-
fâili olan bāṭıl بَاطِلٌ kelimesi, haḳ حَقٌّ kelimesinin zıddıdır. Bu formu da herhangi
bir sabitesi olmayan şey demektir. إِبْطَالٌ ibṭāl kelimesi ise, bir şeyin bozulması ve
bertaraf edilmesi için kullanılır ve bunun hak veya batıl olması fark etmez. Bu
doğrultuda kökü b-ṭ-l بَطَلَ
fiiline dayanan ve onun ifʿal veznini oluşturan ebṭale أَبْطَلَ kelimesi de batıl bir duruma dönüşmek suretiyle boşa çıkmayı
ifade etmektedir. (Muḳātil, el-Vucūh
ve’n-Neẓāʾir, 125; Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn,
1/145; Iṣfehānī, el-Mufredāt, 50-51; Penrice,
A Dictionary and Glossary of the Koran, 17; Izutsu, Ethico-Religious Concepts, 99; Muṣṭafavī, et-Taḥḳīḳ, 1/313).
Kur’an’da ebṭale
أَبْطَلَ kelimesi, türevleriyle birlikte 36 yerde
geçmektedir. Bu yerlerde şu manalardadır: 1. Boşa çıkarmak, zayi etmek (el-Baḳara
2/264; el-ʾAʿrāf 7/118; Yūnus 10/81; Muḥammed 47/33). Bu ayetlerde inanan ya da
inanmayan insanların işlerinin boşa çıkması ve iptali vurgulanmaktadır. Mesela
el- Baḳara 2/264. ayetindeki boşa çıkma, müminlerin yaptıkları infakı başa
kakmalarından dolayı umdukları sevabın iptalini ifade etmektedir. Yine el-ʾAʿrāf
7/118. ayetindeki b-ṭ-l ifadesi de, Hz. Musa’nın karşısında aciz kalan
sihirbazların yaptıkları sihrin etkisizliğini vurgulamaktadır. 2. Haksızlık ve
zulüm (el-Baḳara 2/188; en-Nisā 4/29). 3. Batıl ve asılsız (et-Tevbe 9/34;
el-ʾİsrā 17/81). (Muḳātil, el-Vucūh
ve’n-Neẓāʾir, 125-126; Māturīdī, Teʾvīlāt,
2/177-178, 7/21; Dāmeġānī, el-Vucūh
ve’n-Neẓāʾir, 1/176-177; Muṣṭafavī, et-Taḥḳīḳ, 7/314-315; Kubeysī, Mevsūʿa,1/696-699).
EḤBEṬA أَحْبَطَ |
Eḥbeṭa أَحْبَطَ kelimesi, sözlükte
“boşa çıkmak, neticesiz kalmak” anlamına gelmektedir.
حُبْطُ الْعَمَلِ “Amelin boşa çıkması veya heder olması”
anlamında kullanılan bir terkiptir. Bir kişinin yaptığı işin fesada uğraması veya
sevabından mahrum olması anlamında boşa çıkmayı ifade etmektedir. Bu yönüyle
eḥbeṭa أَحْبَطَ kelimesi, inkar edenlerin amellerinin Allah Teâlâ
tarafından batıl hükmünde olması ve boşa çıkmasıdır. Zikredilen boşa çıkarma
sözlüklerde iki şekilde açıklanmaktadır: Birincisi, dünyevî amellerin kıyamet
gününde kişiye hiçbir fayda sağlamamasıdır. İkincisi ise, amellerin uhrevî
olmasına rağmen bu amellerin Allah rızasından ve samimiyetten uzak olmasıyla
ilişkilendirilmektedir. Bu ikinci anlamına örnek olarak sözlüklerde şu hadis-i
şerif delil olarak kullanılmaktadır: “Kıyamet günü bir adam getirilir. Ona ‘Dünyada
neyle meşgul oldun’ diye sorulunca o da Kur’an ile meşgul olduğunu iddia eder.
Bunun üzerine ona ‘Hayır. Bilakis senin için Kur’an okuyor denilsin diye bunu
yapardın’ diye cevap verilir ve cehenneme atılması emredilir.” Aktarılan bu
rivayet, amellerin boşa gitmesinin uhrevî kısmına örneklik oluşturmaktadır.
Ayrıca حَبْطُ kelimesi, bir bineğin
çatlayacak kadar çok yemesi anlamındaki حَبَطُ sözcüğünden gelmektedir. Hz. Peygamberin إِنَّ مَا يُنْبِتُ الرَّبِيعُ مَا يَقْتُلُ حَبَطًا
şeklinde bir hadis-i şeriflerinde kullanılan bu kelime, çatlatarak öldüren
bitki anlamındadır. Ayrıca genellikle hayvanlarda görülen bir rahatsızlık
olarak karnın şişip çatlamasına duçar olan kimselerin isimlerinin sonunda اَلْحَبِطُ nisbesi kullanılmaktadır. Sözlüklerde Haris
b. Māzin adlı kişinin bu illete duçar olmasından dolayı Arapların kendisini bu
nisbeyle andıkları belirtilmektedir. İḥbāṭ إِحْبَاطٌ kelimesinin de terminolojik anlamda farklı çeşitlerinden
söz edilmektedir. Bunlar arasında olumsuz anlamda en büyüğünün şirk ve dinden
çıkma olduğu ve amelleri bu yüzden boşa giden kişinin ebedî cehenneme duçar
olduğu belirtilmektedir. Bunların yanı sıra bazı günahlardan ötürü sahibinin
cennete girmesini erteleyen orta şiddette amelleri boşa gidenler bulunmaktadır.
Son olarak sahibinin cennette düşük dereceleri hak etmesini ifade eden cüzî bir
iḥbāṭ anlamı bulunmaktadır. (Ḫalīl
b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 1/281; İbn Fāris, Mucmelu’l-Luġa,
2/129; Cevherī, eṣ-Ṣıḥāḥ, 3/1118; Iṣfehānī,
el-Mufredāt, 106-107; Zemaḫşerī, Esāsu’l-Belāġa, 1/165; Penrice, A Dictionary and Glossary of the Koran, 31; Kubeysī, Mevsūʿa,
3/31-32).
Kur’an’da,
türevleriyle birlikte 16 yerde geçmektedir. Bu yerlerde şu manalardadır: 1. Bir
şeyin neticesiz olması ve boşa gitmesi (el-Baḳara 2/217; Hūd 11/16). 2. Boşa
çıkarmak (el-ʾAḥzāb 33/19; Muḥammed 47/32). Her iki manada da günahkar ve
isyankar insanların özellikle de inkar eden kafirlerin güzel eylemlerinin Allah
katında değersiz olduğu vurgulanmaktadır. Bu anlamda Allah’a ortak koşan ve
inkar eden bireylerin amelleri boşa çıkmaktadır. (Māturīdī, Teʾvīlāt, 2/18; Iṣfehānī, el-Mufredāt, 106-107; Kubeysī, Mevsūʿa,
3/33-38).
EḌALLEأَضَلَّ |
Sözlükte ḍalāl
ضَلاَل kelimesi, hidayetin zıddı olup “doğru
yoldan sapmak ya da ayrılmak” anlamına gelmektedir. Bu kelimeden türeyen eḍalle
أَضَلَّ ifadesi de doğru yoldan sapanın
amellerinin Allah katındaki yok sayılmasını ifade etmektedir. Dalâlete düşen
kişinin Allah Teâlâ katında amelleri de boşa çıkmaktadır. Muhammed suresinin 8.
ayetinde geçen وَأَضَلَّ أَعْمَالَهُمْ ifadesi, “Allah Teâlâ tarafından işlenen fiillerin boşa
çıkarılması” anlamına gelmektedir. Bu kelimede anlamını bulan boşa çıkarma,
kişinin hidayetin zıddında yer alan dalâletin tercihi nedeniyle vuku
bulmaktadır. Dolayısıyla buradaki amellerin boşa çıkarılması hidayetin zıddı
olan dalâleti tercih sonucu küfrün Allah Teâlâ tarafından bir karşılığı olarak
açıklanmaktadır. Sözü edilen doğru
yoldan ayrılışın kişisel bir tercihin sonucunda bilinçli olması veya kasıtsız
olması arasında fark bulunmamaktadır. İlâhî iradenin belirlediği açık ve net
olan her türlü ayrılış kelimenin anlam dünyasında yer almaktadır. Bundan dolayı
ḍalāl ضَلاَلٌ lafzı, kendisinden
herhangi bir hatanın sadır olduğu durumlar için kullanımı uygun bulunmuştur. İnsanın
kendisini saptırması olabileceği gibi Allah’ın insanı saptırması da mümkündür.
Bu doğrultuda sözlüklerde أَضَلَّهُ اللهُ
“Allah onu saptırdı” ifadesi kullanılmaktadır. Allah’a nispet edilen bu
saptırma, kulun doğru yoldan ayrılışının sonucunda gerçekleşmektedir.
Sözlüklerde bu ifade, insanın tabiatı gereği yerilen bir şeyi benimsediğinde
onu hoş görmesiyle ilişkilendirilmektedir. İşte bu da Allah’ın saptırması ve
saptırdığı kişinin amellerinin heder olması şeklinde açıklanmaktadır. Sözlüklerde
doğru yoldan sapma iki şekilde açıklanmaktadır. Birincisi Allah’ın varlığı ve
birliğinin, peygamberlerin inkarı gibi itîkâdî ve nazarî açıdan ayrılışı ifade
etmektedir. Diğeri ise, amelî bilgide doğru yoldan sapışı ifade etmektedir.
İbadetlerin oluşturduğu şer’î bilgilerdeki yanlışlık da bu kısma girmektedir. (Ezherī,
Tehzību’l-Luġa, 11/463; İbn
Fāris, Mucmelu’l-Luġa, 3/356; Iṣfehānī, el-Mufredāt, 297-298;
Penrice, A Dictionary and Glossary of the
Koran, 88; Izutsu, God and Man, 151; Muṣṭafavī, et-Taḥḳīḳ,
7/39).
Kur’an’da
eḍalle أَضَلَّ kelimesi, 64 ayette
geçmektedir. Bu yerlerde şu manalardadır: 1. Saptırmak (en-Nisā 4/119;
eş-Şuʿarā 26/99). 2. Şaşırtmak (el-Kehf 18/17; el-Enʿām 6/39). 3. İptal etmek,
boşa çıkarmak (Muḥammed 47/1; el-Kehf 18/104). (Muḳātil, el-Vucūh ve’n-Neẓāʾir, 153-154; ʿAskerī, el-Vucūh ve’n-Neẓāʾir, 301; Kubeysī, Mevsūʿa, 7/404-405).
EDĀʿAأَضاَعَ |
Sözlükte edāʿa
أَضَاعَ kelimesi, “zayi olmak, telef olmak ve boşa
gitmek” anlamına gelmektedir. Nitekim ضَاعَ الشَّيْءُ
cümlesi, “bir şeyin kaybolması veya zayi olması” anlamına gelmektedir. Bu
açıdan bakıldığında edāʿa أَضَاعَ
kelimesi, “Helak olmak, boşa gitmek, göçüp gitmek, zayi olmak” anlamındaki dāʿa
ضَاعَ /d-y-ʿa - ض ي ع
kökünden gelmektedir. ضَاعَ عِيَالَهُcümlesi, “Çocuklarını
kaybetti” anlamına gelmektedir. أَضَعْتُهُ ifadesi de “Onu kaybetti” veya “Onu telef
etti” şeklinde kullanılmaktadır. Çoğulu da ضِيَاعٌ
şeklinde gelir. ضَيْعَةُ الرَّجُلِ
cümlesi bir kişinin, gözetlenmediği ya da muhafaza edilmediği takdirde
kaybolacağı herhangi bir gayr-i menkul malını ifade etmektedir. Ayrıca
sözlüklerde bir diğer örnek olarak rüzgarın üzerine estiği bir şeyi zayi etmesi
veya telef edecek hale getirmesi anlamında
تَضَيَّعَ الرِّيحُ cümlesi de bu
kelimenin kökeninin izahında zikredilen örneklerdendir. (İbn Fāris, Mucmelu’l-Luġa,
3/380; Cevherī, eṣ-Ṣıḥāḥ, 6/1252; Iṣfehānī,
el-Mufredāt, 300; Penrice, A Dictionary and Glossary of the Koran, 89; Zemaḫşerī, Esāsu’l-Belāġa, 1/590).
Kur’an’da
edāʿa أَضَاعَ kelimesi, 10 yerde
geçmektedir. Bu yerlerde şu manada kullanılmaktadır: 1. Zayi etmek (el-Baḳara 2/143;
Ālu ʿİmrān 3/171). Bu ve benzeri ayetlerde zayi etmekten kastedilen, inananlar
tarafından yapılan doğru işerin kaybolmayacağının müjdelenmesidir. Örneğin
yukarıda Bakara suresinin ayeti için verilen örnekte Beytülmakdis’e yönelerek
namaz kılan ve kıblenin tahvili
hadisesinden önce vefat eden bir grup müminin ibadetlerinin Allah katında zayi
olmayacağı vurgulanmaktadır. (Māturīdī, Teʾvīlāt, 1/263; Muṣṭafavī, et-Taḥḳīḳ,
7/59; Kubeysī, Mevsūʿa, 7/437).
KARŞILAŞTIRMA
Ebṭale, eḥbeṭa,
eḍalle ve eḍāʿa kelimeleri, boşa çıkarmak manasını ifade etme
noktasında yakın anlamlı olsalar da aralarında bazı farklar bulunmaktadır. Öncelikle
tüm bu kelimelerin ortak noktasının bir şeyin iptal edilmesi, boşa çıkarılması
olduğu belirtilmelidir. Bununla birlikte eḍalle kelimesinin eḍāʿa
ile birlikte mukayese edilebilir bir yakınlığı bulunmaktadır. Eḍalle
sözcüğünde hidayete özen göstermeyen insanın doğru yolu kaybetmesi anlamı
bulunurken; eḍāʿa kelimesinde mülküne ve varlığına özen göstermeyen
insanın onu telef etmesi veya kaybetmesi anlamında bir zayiat söz konusudur.
Eḍalle kelimesi,
dalâlete dayanması ve hidayetin zıddını oluşturması nedeniyle genel olarak hak
yoldan sapmayı ifade etmektedir. Bu doğrultuda kelimenin ifade ettiği boşa
çıkma anlamı, yanlış inancın oluşturduğu bir sonuçtur. Dolayısıyla doğru yoldan
sapan bir kişinin kendisinin, inancının ya da amellerinin Allah katındaki
geçersizliğini ifade etmektedir. Zira kastedilen amellerin boşa çıkarılması,
küfrü tercih etmenin Allah Teâlâ tarafından bir karşılığı olarak
açıklanmaktadır. Ayrıca eḍalle kelimesinde insanın sapmasının söz konusu
olabileceği gibi Allah’ın insanı saptırması ve amellerini boşa çıkarması da
mümkündür. Edāʿa kelimesi ise, bir şeyin zayi olması veya kaybolması
anlamında boşa gitmesini ifade etmektedir. Mesela evladı vefat eden ebeveynler
için “Çocuklarını kaybetmek” ifadesi kullanılabilmektedir. Ya da sahip
çıkılmadığı için telef edilen mal veya para da, bu anlamda bir zayiatın
örnekliğini oluşturmaktadır.
Ebṭale kelimesi ile Eḥbeṭa
kelimesi arasında da yakınlık bulunmaktadır. Ebṭale, mühim olan bir işin
iptal ve geçersiz olması anlamına gelirken, Eḥbeṭa, asılsız ve faydasız
olanın ortaya çıkarılmasını ifade etmektedir. Bu bağlamda ebṭale,
yanlış, kurmaca, geçersiz ve değersiz olma anlamındaki b-ḍ-l kökünden
gelmektedir. Müminlerin işlediği yanlış eylemler neticesinde geçersiz ve
hükümsüz amelleri de içermektedir. Fiil olarak başkasının batıl durumuna
getirerek geçersiz hale getirmesidir. Maktül bir kişi için kanının boşa gitmesi
veya heder olması anlamında boşa çıkmayı da içermektedir. Eḥbeṭa kelimesi
ise, Kur’an-ı Kerim’deki özel kullanımı açısından inkar edenlerin amellerinin
Allah Teâlâ tarafından boşa çıkarılması anlamına gelmekle birlikte daha genelde
amellerin boşa çıkması şeklinde kullanımı da mevcuttur.
Sonuç olarak buradaki
dört kelimenin de etimolojik açıdan birbirine yakın ama aynı zamanda farklı
anlam dünyaları olsa da Kur’an’ı Kerim’deki kullanımları dikkate alındığında boşa
çık(arıl)an bir durumu ifade ettiği görülmektedir. Sözü edilen boşa çıkmanın kaynağında
ise asılsız, geçersiz ve doğru olmayan eylemler ve tercihler olduğu anlaşılmaktadır. Bu doğrultuda kişinin
hayırla anılmasını gerektiren eylemler boşa çıkmaktadır. Başka bir ifadeyle
Allah Teâlâ, küfür nedeniyle kulun iyi amellerini geçersiz kabul etmekte ve hem
dünyada hem de ahirette sevabından mahrum ederek boşa çıkarmaktadır. (Muḳātil, el-Vucūh ve’n-Neẓāʾir, 153-154;
Māturīdī, Teʾvīlāt, 2 /275; Iṣfehānī,
el-Mufredāt, 50, 106, 297, 300; Muṣṭafavī,
et-Taḥḳīḳ, 1/314-315; 2/184-185; 7/39-40, 58; Penrice, A Dictionary and Glossary of the Koran, 17, 31, 88-89; Kubeysī, Mevsūʿa,
3-30/ 7/396, 436).
أَبْطَلَ | أَحْبَطَ | أضلَّ | أضاع