Boşa Çıkarmak

أَبْطَلَ | أَحْبَطَ | أضلَّ | أضاع

Müellif: Mustafa Murat BATMAN
Yayınlanma Tarihi: 20.03.2024            

EBṬALE | أَبْطَلَ

Ebṭale أَبْطَلَ kelimesi, sözlükte “hak ya da batıl olsun bir şeyi bozdu, boşa çıkardı, zâyî etti veya ortadan kaldırdı” anlamlarına gelmektedir. Kelime, iptal etme, geçersiz ve etkisiz olma durumlarını ifade eden “boşa gitmek, zâyî olmak” anlamındaki b-ṭ-l بَطَلَ kökünden gelmektedir. Fiil olarak أَبْطَلَهُ غَيْرَهُ ifadesi, “Başkası onu batıl durumuna getirdi, iptal edip boşa çıkardı” demektir. Kur’an kelimeleri üzerine telif edilen ıstılâhî sözlüklerin genelinde bir şeyin hükmünün bozulması suretiyle boşa çıkmasını ifade etmektedir. Fiil formunda batıl olmak veya boşa çıkma durumuna gelmek anlamında kullanılabilen kelime, söz veya fiillerin göz önünde bulundurulması durumunda da geçerlidir. Yine fiil olarak ebṭale “başkasının zayi etmesi veya boşa çıkarması” demektir. Kur’an sözlüklerinde bu kelime açıklanırken öldürüldükten sonra intikamı ve diyeti alınmayan kişiye “kanı heder oldu, boşa gitti” anlamında بَطَلَ دَمُهُ ifadesi örnek olarak verilmektedir. Nitekim ölüme meydan okuyan ve kendini adayan kişiye de kanının boşa gitmesi anlamında aynı ifade kullanılmaktadır. Gerçekliği olmayan ve boş konuşan birisiyle ilgili olarak da aynı ifade kullanılmaktadır. Ayrıca ذَهَبَ دَمُهُ بُطْلاً ifadesi, kişinin kanının heder olduğunu anlatır. Dünyevî ya da uhrevî herhangi bir fayda gözetmeden hareket edene بَطَّالٌ adı verilmektedir. B-ṭ-l بَطَلَ kelimesinin ismi- fâili olan bāṭıl بَاطِلٌ kelimesi, haḳ حَقٌّ kelimesinin zıddıdır. Bu formu da herhangi bir sabitesi olmayan şey demektir. إِبْطَالٌ ibṭāl kelimesi ise, bir şeyin bozulması ve bertaraf edilmesi için kullanılır ve bunun hak veya batıl olması fark etmez. Bu doğrultuda kökü b-ṭ-l بَطَلَ fiiline dayanan ve onun ifʿal veznini oluşturan ebṭale أَبْطَلَ kelimesi de batıl bir duruma dönüşmek suretiyle boşa çıkmayı ifade etmektedir. (Muḳātil, el-Vucūh ve’n-Neẓāʾir, 125; Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 1/145; Iṣfehānī, el-Mufredāt, 50-51; Penrice, A Dictionary and Glossary of the Koran, 17; Izutsu, Ethico-Religious Concepts, 99; Muṣṭafavī, et-Taḥḳīḳ, 1/313).

Kur’an’da ebṭale أَبْطَلَ kelimesi, türevleriyle birlikte 36 yerde geçmektedir. Bu yerlerde şu manalardadır: 1. Boşa çıkarmak, zayi etmek (el-Baḳara 2/264; el-ʾAʿrāf 7/118; Yūnus 10/81; Muḥammed 47/33). Bu ayetlerde inanan ya da inanmayan insanların işlerinin boşa çıkması ve iptali vurgulanmaktadır. Mesela el- Baḳara 2/264. ayetindeki boşa çıkma, müminlerin yaptıkları infakı başa kakmalarından dolayı umdukları sevabın iptalini ifade etmektedir. Yine el-ʾAʿrāf 7/118. ayetindeki b-ṭ-l ifadesi de, Hz. Musa’nın karşısında aciz kalan sihirbazların yaptıkları sihrin etkisizliğini vurgulamaktadır. 2. Haksızlık ve zulüm (el-Baḳara 2/188; en-Nisā 4/29). 3. Batıl ve asılsız (et-Tevbe 9/34; el-ʾİsrā 17/81). (Muḳātil, el-Vucūh ve’n-Neẓāʾir, 125-126; Māturīdī, Teʾvīlāt, 2/177-178, 7/21; Dāmeġānī, el-Vucūh ve’n-Neẓāʾir, 1/176-177; Muṣṭafavī, et-Taḥḳīḳ, 7/314-315; Kubeysī, Mevsūʿa,1/696-699).

EḤBEṬA أَحْبَطَ |

Eḥbeṭa أَحْبَطَ kelimesi, sözlükte “boşa çıkmak, neticesiz kalmak” anlamına gelmektedir. حُبْطُ الْعَمَلِ  “Amelin boşa çıkması veya heder olması” anlamında kullanılan bir terkiptir. Bir kişinin yaptığı işin fesada uğraması veya sevabından mahrum olması anlamında boşa çıkmayı ifade etmektedir. Bu yönüyle eḥbeṭa  أَحْبَطَ kelimesi, inkar edenlerin amellerinin Allah Teâlâ tarafından batıl hükmünde olması ve boşa çıkmasıdır. Zikredilen boşa çıkarma sözlüklerde iki şekilde açıklanmaktadır: Birincisi, dünyevî amellerin kıyamet gününde kişiye hiçbir fayda sağlamamasıdır. İkincisi ise, amellerin uhrevî olmasına rağmen bu amellerin Allah rızasından ve samimiyetten uzak olmasıyla ilişkilendirilmektedir. Bu ikinci anlamına örnek olarak sözlüklerde şu hadis-i şerif delil olarak kullanılmaktadır: “Kıyamet günü bir adam getirilir. Ona ‘Dünyada neyle meşgul oldun’ diye sorulunca o da Kur’an ile meşgul olduğunu iddia eder. Bunun üzerine ona ‘Hayır. Bilakis senin için Kur’an okuyor denilsin diye bunu yapardın’ diye cevap verilir ve cehenneme atılması emredilir.” Aktarılan bu rivayet, amellerin boşa gitmesinin uhrevî kısmına örneklik oluşturmaktadır. Ayrıca حَبْطُ kelimesi, bir bineğin çatlayacak kadar çok yemesi anlamındaki حَبَطُ  sözcüğünden gelmektedir. Hz. Peygamberin إِنَّ مَا يُنْبِتُ الرَّبِيعُ مَا يَقْتُلُ حَبَطًا şeklinde bir hadis-i şeriflerinde kullanılan bu kelime, çatlatarak öldüren bitki anlamındadır. Ayrıca genellikle hayvanlarda görülen bir rahatsızlık olarak karnın şişip çatlamasına duçar olan kimselerin isimlerinin sonunda اَلْحَبِطُ nisbesi kullanılmaktadır. Sözlüklerde Haris b. Māzin adlı kişinin bu illete duçar olmasından dolayı Arapların kendisini bu nisbeyle andıkları belirtilmektedir. İḥbāṭ إِحْبَاطٌ kelimesinin de terminolojik anlamda farklı çeşitlerinden söz edilmektedir. Bunlar arasında olumsuz anlamda en büyüğünün şirk ve dinden çıkma olduğu ve amelleri bu yüzden boşa giden kişinin ebedî cehenneme duçar olduğu belirtilmektedir. Bunların yanı sıra bazı günahlardan ötürü sahibinin cennete girmesini erteleyen orta şiddette amelleri boşa gidenler bulunmaktadır. Son olarak sahibinin cennette düşük dereceleri hak etmesini ifade eden cüzî bir iḥbāṭ anlamı bulunmaktadır.  (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 1/281; İbn Fāris, Mucmelu’l-Luġa, 2/129; Cevherī, eṣ-Ṣıḥāḥ, 3/1118; Iṣfehānī, el-Mufredāt, 106-107; Zemaḫşerī, Esāsu’l-Belāġa, 1/165; Penrice, A Dictionary and Glossary of the Koran, 31; Kubeysī, Mevsūʿa, 3/31-32).

Kur’an’da, türevleriyle birlikte 16 yerde geçmektedir. Bu yerlerde şu manalardadır: 1. Bir şeyin neticesiz olması ve boşa gitmesi (el-Baḳara 2/217; Hūd 11/16). 2. Boşa çıkarmak (el-ʾAḥzāb 33/19; Muḥammed 47/32). Her iki manada da günahkar ve isyankar insanların özellikle de inkar eden kafirlerin güzel eylemlerinin Allah katında değersiz olduğu vurgulanmaktadır. Bu anlamda Allah’a ortak koşan ve inkar eden bireylerin amelleri boşa çıkmaktadır. (Māturīdī, Teʾvīlāt, 2/18; Iṣfehānī, el-Mufredāt, 106-107; Kubeysī, Mevsūʿa, 3/33-38).

EḌALLEأَضَلَّ |

Sözlükte ḍalāl ضَلاَل kelimesi, hidayetin zıddı olup “doğru yoldan sapmak ya da ayrılmak” anlamına gelmektedir. Bu kelimeden türeyen eḍalle أَضَلَّ ifadesi de doğru yoldan sapanın amellerinin Allah katındaki yok sayılmasını ifade etmektedir. Dalâlete düşen kişinin Allah Teâlâ katında amelleri de boşa çıkmaktadır. Muhammed suresinin 8. ayetinde geçen وَأَضَلَّ أَعْمَالَهُمْ ifadesi, “Allah Teâlâ tarafından işlenen fiillerin boşa çıkarılması” anlamına gelmektedir. Bu kelimede anlamını bulan boşa çıkarma, kişinin hidayetin zıddında yer alan dalâletin tercihi nedeniyle vuku bulmaktadır. Dolayısıyla buradaki amellerin boşa çıkarılması hidayetin zıddı olan dalâleti tercih sonucu küfrün Allah Teâlâ tarafından bir karşılığı olarak açıklanmaktadır.  Sözü edilen doğru yoldan ayrılışın kişisel bir tercihin sonucunda bilinçli olması veya kasıtsız olması arasında fark bulunmamaktadır. İlâhî iradenin belirlediği açık ve net olan her türlü ayrılış kelimenin anlam dünyasında yer almaktadır. Bundan dolayı ḍalāl ضَلاَلٌ lafzı, kendisinden herhangi bir hatanın sadır olduğu durumlar için kullanımı uygun bulunmuştur. İnsanın kendisini saptırması olabileceği gibi Allah’ın insanı saptırması da mümkündür. Bu doğrultuda sözlüklerde أَضَلَّهُ اللهُ “Allah onu saptırdı” ifadesi kullanılmaktadır. Allah’a nispet edilen bu saptırma, kulun doğru yoldan ayrılışının sonucunda gerçekleşmektedir. Sözlüklerde bu ifade, insanın tabiatı gereği yerilen bir şeyi benimsediğinde onu hoş görmesiyle ilişkilendirilmektedir. İşte bu da Allah’ın saptırması ve saptırdığı kişinin amellerinin heder olması şeklinde açıklanmaktadır. Sözlüklerde doğru yoldan sapma iki şekilde açıklanmaktadır. Birincisi Allah’ın varlığı ve birliğinin, peygamberlerin inkarı gibi itîkâdî ve nazarî açıdan ayrılışı ifade etmektedir. Diğeri ise, amelî bilgide doğru yoldan sapışı ifade etmektedir. İbadetlerin oluşturduğu şer’î bilgilerdeki yanlışlık da bu kısma girmektedir. (Ezherī, Tehzību’l-Luġa, 11/463; İbn Fāris, Mucmelu’l-Luġa, 3/356; Iṣfehānī, el-Mufredāt, 297-298; Penrice, A Dictionary and Glossary of the Koran, 88; Izutsu, God and Man, 151; Muṣṭafavī, et-Taḥḳīḳ, 7/39).

Kur’an’da eḍalle أَضَلَّ kelimesi, 64 ayette geçmektedir. Bu yerlerde şu manalardadır: 1. Saptırmak (en-Nisā 4/119; eş-Şuʿarā 26/99). 2. Şaşırtmak (el-Kehf 18/17; el-Enʿām 6/39). 3. İptal etmek, boşa çıkarmak (Muḥammed 47/1; el-Kehf 18/104). (Muḳātil, el-Vucūh ve’n-Neẓāʾir, 153-154; ʿAskerī, el-Vucūh ve’n-Neẓāʾir, 301; Kubeysī, Mevsūʿa, 7/404-405).

EDĀʿAأَضاَعَ |

Sözlükte edāʿa أَضَاعَ kelimesi, “zayi olmak, telef olmak ve boşa gitmek” anlamına gelmektedir. Nitekim ضَاعَ الشَّيْءُ cümlesi, “bir şeyin kaybolması veya zayi olması” anlamına gelmektedir. Bu açıdan bakıldığında edāʿa أَضَاعَ kelimesi, “Helak olmak, boşa gitmek, göçüp gitmek, zayi olmak” anlamındaki dāʿa ضَاعَ /d-y-ʿa - ض ي ع kökünden gelmektedir.  ضَاعَ عِيَالَهُcümlesi, “Çocuklarını kaybetti” anlamına gelmektedir.  أَضَعْتُهُ ifadesi de “Onu kaybetti” veya “Onu telef etti” şeklinde kullanılmaktadır. Çoğulu da ضِيَاعٌ şeklinde gelir. ضَيْعَةُ الرَّجُلِ cümlesi bir kişinin, gözetlenmediği ya da muhafaza edilmediği takdirde kaybolacağı herhangi bir gayr-i menkul malını ifade etmektedir. Ayrıca sözlüklerde bir diğer örnek olarak rüzgarın üzerine estiği bir şeyi zayi etmesi veya telef edecek hale getirmesi anlamında  تَضَيَّعَ الرِّيحُ cümlesi de bu kelimenin kökeninin izahında zikredilen örneklerdendir. (İbn Fāris, Mucmelu’l-Luġa, 3/380; Cevherī, eṣ-Ṣıḥāḥ, 6/1252; Iṣfehānī, el-Mufredāt, 300; Penrice, A Dictionary and Glossary of the Koran, 89; Zemaḫşerī, Esāsu’l-Belāġa, 1/590).

Kur’an’da edāʿa أَضَاعَ kelimesi, 10 yerde geçmektedir. Bu yerlerde şu manada kullanılmaktadır: 1. Zayi etmek (el-Baḳara 2/143; Ālu ʿİmrān 3/171). Bu ve benzeri ayetlerde zayi etmekten kastedilen, inananlar tarafından yapılan doğru işerin kaybolmayacağının müjdelenmesidir. Örneğin yukarıda Bakara suresinin ayeti için verilen örnekte Beytülmakdis’e yönelerek namaz kılan ve  kıblenin tahvili hadisesinden önce vefat eden bir grup müminin ibadetlerinin Allah katında zayi olmayacağı vurgulanmaktadır. (Māturīdī, Teʾvīlāt, 1/263; Muṣṭafavī, et-Taḥḳīḳ, 7/59; Kubeysī, Mevsūʿa, 7/437).

KARŞILAŞTIRMA

Ebṭale, eḥbeṭa, eḍalle ve eḍāʿa kelimeleri, boşa çıkarmak manasını ifade etme noktasında yakın anlamlı olsalar da aralarında bazı farklar bulunmaktadır. Öncelikle tüm bu kelimelerin ortak noktasının bir şeyin iptal edilmesi, boşa çıkarılması olduğu belirtilmelidir. Bununla birlikte eḍalle kelimesinin eḍāʿa ile birlikte mukayese edilebilir bir yakınlığı bulunmaktadır. Eḍalle sözcüğünde hidayete özen göstermeyen insanın doğru yolu kaybetmesi anlamı bulunurken; eḍāʿa kelimesinde mülküne ve varlığına özen göstermeyen insanın onu telef etmesi veya kaybetmesi anlamında bir zayiat söz konusudur.

Eḍalle kelimesi, dalâlete dayanması ve hidayetin zıddını oluşturması nedeniyle genel olarak hak yoldan sapmayı ifade etmektedir. Bu doğrultuda kelimenin ifade ettiği boşa çıkma anlamı, yanlış inancın oluşturduğu bir sonuçtur. Dolayısıyla doğru yoldan sapan bir kişinin kendisinin, inancının ya da amellerinin Allah katındaki geçersizliğini ifade etmektedir. Zira kastedilen amellerin boşa çıkarılması, küfrü tercih etmenin Allah Teâlâ tarafından bir karşılığı olarak açıklanmaktadır. Ayrıca eḍalle kelimesinde insanın sapmasının söz konusu olabileceği gibi Allah’ın insanı saptırması ve amellerini boşa çıkarması da mümkündür. Edāʿa kelimesi ise, bir şeyin zayi olması veya kaybolması anlamında boşa gitmesini ifade etmektedir. Mesela evladı vefat eden ebeveynler için “Çocuklarını kaybetmek” ifadesi kullanılabilmektedir. Ya da sahip çıkılmadığı için telef edilen mal veya para da, bu anlamda bir zayiatın örnekliğini oluşturmaktadır.

Ebṭale kelimesi ile Eḥbeṭa kelimesi arasında da yakınlık bulunmaktadır. Ebṭale, mühim olan bir işin iptal ve geçersiz olması anlamına gelirken, Eḥbeṭa, asılsız ve faydasız olanın ortaya çıkarılmasını ifade etmektedir. Bu bağlamda ebṭale, yanlış, kurmaca, geçersiz ve değersiz olma anlamındaki b-ḍ-l kökünden gelmektedir. Müminlerin işlediği yanlış eylemler neticesinde geçersiz ve hükümsüz amelleri de içermektedir. Fiil olarak başkasının batıl durumuna getirerek geçersiz hale getirmesidir. Maktül bir kişi için kanının boşa gitmesi veya heder olması anlamında boşa çıkmayı da içermektedir. Eḥbeṭa kelimesi ise, Kur’an-ı Kerim’deki özel kullanımı açısından inkar edenlerin amellerinin Allah Teâlâ tarafından boşa çıkarılması anlamına gelmekle birlikte daha genelde amellerin boşa çıkması şeklinde kullanımı da mevcuttur.

Sonuç olarak buradaki dört kelimenin de etimolojik açıdan birbirine yakın ama aynı zamanda farklı anlam dünyaları olsa da Kur’an’ı Kerim’deki kullanımları dikkate alındığında boşa çık(arıl)an bir durumu ifade ettiği görülmektedir. Sözü edilen boşa çıkmanın kaynağında ise asılsız, geçersiz ve doğru olmayan eylemler ve tercihler  olduğu anlaşılmaktadır. Bu doğrultuda kişinin hayırla anılmasını gerektiren eylemler boşa çıkmaktadır. Başka bir ifadeyle Allah Teâlâ, küfür nedeniyle kulun iyi amellerini geçersiz kabul etmekte ve hem dünyada hem de ahirette sevabından mahrum ederek boşa çıkarmaktadır. (Muḳātil, el-Vucūh ve’n-Neẓāʾir, 153-154; Māturīdī, Teʾvīlāt, 2 /275; Iṣfehānī, el-Mufredāt, 50, 106, 297, 300; Muṣṭafavī, et-Taḥḳīḳ, 1/314-315; 2/184-185; 7/39-40, 58; Penrice, A Dictionary and Glossary of the Koran, 17, 31, 88-89; Kubeysī, Mevsūʿa, 3-30/ 7/396, 436).