Ayak

اَلرِّجْلُ | اَلْقََدَمُ

Müellif: Şeyma Ayrancı
Yayınlanma Tarihi: 04.05.2023            

ER-RİCL | اَلرِّجْلُ 

Sözlükte er-ricl اَلْرِّجْلُ “yaya gitmek, iki ayak üzerinde yürümek; ayakta durmak, dik durmak” anlamındaki  رَجِلَ kökünden türemiştir. Bir adam ayakları üzerinde yaya olarak yürüdüğünde رَجِلَ الرَّجُلُ, bineğinden indiğinde تَرَجَّلَ الرَّجُلُ ve düşünmeden ayakta söz söylediğinde اِرْتَجَلَ اْلكَلاَمَ denilir. er-Ricl “canlılarda bulunan ayak” organı demek olup “alt kısım, baldırdan ayağa kadar olan ve yere basan bölüm, yayın eğik kısmı, ordu, çekirge sürüsü” gibi manalara da gelmektedir. Kelime mecazî kullanıma da sahiptir. Nitekim  كَانَ ذَلِكَ عَلَى رِجْلِ فُلَانٍ “Bu falan kimsenin döneminde oldu.” ifadesinde “zaman”; أَنَا مِنْ أَمْرِي عَلَى رِجْلٍ  “Ben fırsatı (durumu) kaçırmaktan korkuyorum.” cümlesinde ise “korku” demektir. Aynı kökten türeyen رَجُلٌ “erkek, olgun insan, değerli kimse, piyade, yürümeye güç yetiren” anlamındadır. Bu ismin verilmesi onun ayakları üzerinde yürümesi ve durması, erkekliği ve kişiliğinin tam olmasındandır. Bir görüşe göre çocuk ergenlik çağına ulaştığında bu adı alır. Eğer kadın bazı hususlarda erkeğe benziyorsa ona da رَجُلَةٌ denir (İbn Dureyd, Cemheratu’l-Luġa, 1/464-465; Ezherī, Tehzību’l-Luġa, 11/29-36;  İbn Fāris, Muʿcem, 2/492-493; İbn Fāris, Mucmelu’l-Luġa, 422-423; el-Cevherī, eṣ-Ṣıḥāḥ, 4/1704-1706; İbn Sīde, el-Muḥkem, 7/377-384; Zemaḫşerī, Esāsu’l-Belāġa, 1/340-341).

Kur’an’da türevleriyle birlikte 73 yerde geçmektedir. Bu yerlerde şu anlamlardadır. 1. Ayak. (Ṣād 38/42; el-Māʾide 5/6). 2. Adam, erkek. (el-Baḳara 2/282; el-Enʿām 6/9). Kur’an’da insanların yanı sıra cinler ve bir görüşe göre melekler için de kullanılmıştır (el-Cinn 72/6; el-Aʿrāf 7/46). 3. Yaya, piyade (el-İsrā 17/64; el-Ḥacc 22/27) (Ḥīrī, Vucūhu’l-Ḳurʾān, 157-159; Māverdī, en-Nuket, 2/287; Vāḥidī, et-Tefsīru’l-Basīṭ, 4/220; Dāmeġānī, el-Vucūh ve’n-Neẓāʾir, 1/382-384; İbnu’l-Cevzī, Nuzhe, 326-331; Rāzī, Mefātīḥu’l-Ġayb, 6/441; İbn ʿĀşūr, et-Taḥrīr, 7/429; el-Munāvī, et-Tevḳīf, 175; Aḥmed Muḫtār, el-Muʿcemu’l-Mevsuʿī, 201-202; Mīḳātī v.dğr, el-Ḳuṭūf, 1390-1391). 

EL-ḲADEM | اَلْقَدَمُ

Sözlükte el-ḳadem اَلْقَدَمُ “önde olmak, öne geçmek, ileride olmak” anlamındaki قَدَمَ fiilinden türemiştir. قَدُمَ الشَّيْءُ bir şeyin önde olmasını, قَدَمَ الْقَوْمَ bir topluluğun öne geçmesini ifade eder. Bu temel anlama bağlı olarak “varmak, önce gelmek, ulaşmak, seyahatten dönmek, kavmin önünden gitmek, önderlik etmek, savaş vb. şeylerde öne atılmak, bir işe yönelmek, bir şeye cüret etmek” gibi çeşitli manalarda kullanılmaktadır. Nitekim birisi seferden döndüğünde قَدِمَ مِنْ سَفَرِهِ, kavmine önder olduğunda قَدَمَ  فُلاَنٌ قَوْمَهُ, savaşta düşman askerine hamle yaptığında ise هُوَ يَمْشِي الْقُدُمَ denir. فُلاَنٌ مُتَقَدِّمٌ عَلَى فُلاَنٍ cümlesinde olduğu gibi çeşitli açılardan birisinin başkasına üstün olmasını anlatmak için de kullanılır. el-Ḳadem  “ayak” demek olup “insanın ayağının yere basan kısmı, bir şeyin altı, hayır veya şer olan herhangi bir işte öncelik, bir yardanın üçte birine denk gelen ölçü birimi” manalarına gelmektedir. اِجْعَلْ ذَالِكَ تَحْتَ قَدَمِكَ “Onu affet!”; وَضَعَ قَدَمَهُ فِي العَمَلِ “Onu işe aldı.”; هُوَ ذُو قَدَمٍ “O, cesurdur.” cümlelerinde olduğu gibi mecaz olarak da kullanılmaktadır. قَدُومٌ “tahtayı yontan demir, keser ve cesur”; قِدَمٌ “eski zaman, eski olma”; مَقْدَمٌ “geliş, varış, hacıların geliş vakti”, قَدِيمٌ “eski, antik” ve  مِقْدَامٌ “cesur, atılgan, gözü pek ve bir hurma türü” manasındadır (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 3/366; İbn Dureyd, Cemheratu’l-Luġa, 2/675; Ezherī, Tehzību’l-Luġa, 9/45-49; İbn Fāris, Mucmelu’l-Luġa, 745-746; el-Cevherī, eṣ-Ṣıḥāḥ, 5/2006-2009; İbn Sīde, el-Muḥkem, 6/323; Zemaḫşerī, Esāsu’l-Belāġa, 2/58-60). 

Kur’an’da türevleriyle birlikte 48 yerde geçmektedir. Bu yerlerde şu manalardadır: 1. Ayak (el-Baḳara 2/250; el-Enfāl 8/11) 2. Önde olmak, öne geçmek/ilerlemek (Hūd 11/98; el-Ḥucurāt 49/1). 3. Sunmak, öne sürmek, hazırlık yapmak (el-Baḳara 2/223; Ṣād 38/61). 4. Yönelmek (el-Furḳān 25/23). 5. Önceden yaşayanlar, geçip gidenler (el-Ḥicr 15/24) 6. Eski (Yūsuf 12/95; Yā-Sīn 36/39), 7. Makam (Yūnus 10/2) (Ḥīrī, Vucūhu’l-Ḳurʾān, 268; Dāmeġānī, Ḳāmūs, 373; Dāmeġānī, el-Vucūh ve’n-Neẓāʾir, 2/152; ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 173; İbnu’l-Cevzī, Nuzhe, 485-486; Muṣṭafavī, et-Taḥḳīḳ, 9/234; el-Kubeysī, Mevsūʿa, 10/68-74). 

KARŞILAŞTIRMA

er-Ricl ve el-ḳadem “ayak” manası bakımından yakın anlamlı olsa da bu kelimelerin arasında bazı farklar vardır. er-Ricl; bedeni taşıyan, harekete güç veren ve baldırdan ayağa kadar olan bölümdür. el-Ḳadem ise insanın bileğine yakın kısımdan daha aşağısına ve yere bastığı kısma denir. Her iki kelime de hem soyut hem somut anlamda kullanılmakla beraber el-ḳadem Kur’an’da daha çok mecaz olarak kullanılmıştır. Mesela “Rabbimiz ayaklarımızı sabit kıl.” ifadesiyle aslında “Bizi senin yolundan ayırma!” anlamı kastedilmiştir. er-Ricl ise daha çok hakiki anlamda zikredilmiştir. er-Ricl tüm canlılara mahsus bir uzuvken el-ḳadem canlı ve cansız varlıklara nispet edilir. er-Riclde sabitlik, ayakta durma, bedene destek olup onu taşıma taşıma anlamı ön plandadır. Bu açıdan evin bakımını sağlamak için kendisine dayanıldığı için erkeğe racül denilmiştir. el-Ḳademde ise öncelik ve önde olma söz konusudur. Buna göre ayak organı vücuda nispeten önde olduğu için bu ismi aldığı söylenebilir (Muṣṭafavī, et-Taḥḳīḳ, 4/74-78; Yesūʿī, Ferāʾidu'l-Luġa, 273).