Bukağı - Zincir

اَلسِّلْسِلَةُ | اَلْأَصْفَادُ | اَلْأَغْلَالُ | اَلْقِلَادَةُ

Müellif: Mustafa AYDIN
Yayınlanma Tarihi: 11.02.2023            

ES-SİLSİLE | اَلسِّلْسِلَةُ

Sözlükte es-silsile اَلسِّلْسِلَةُ “zincir” demektir. “Bir şeyi diğer bir şeyden yavaşça çekip almak, çıkarmak, sıyırmak” anlamındaki s-l-l سَلَّ fiilinden türemiştir. Nitekim “Kılıcı kınından çıkarmak, sıyırmak” سَلُّ السَّيْفِ مِنَ الْغِمْدِ; “hamurdan kılı çekip almak” سَلُّ الشَعْرَةِ مِنَ الْعَجِينِ; “hırsızlık yoluyla evden bir eşyayı çıkarmak, çalmak” سَلُّ الشيْءِ مِنَ الْبَيْتِ عَلَى سَبِيلِ السَّرِقَةِ ve “çocuğun babasının soyundan gelmesi” سَلُّ الْوَلَدِ مِنَ الْأَبِ ibareleri kelimenin bu anlamına örnek teşkil etmektedir. Dolayısıyla çocuğa سَلِيلٌ denilmektedir. es-Silsile lafzındaki tekrar sürekliliğe dikkat çekmektedir. Zira تَسَلْسَلَ الشَّيْءُ cümlesinde bir şeyin peşpeşe gelip gitmesi/hareket etmesi anlatılmaktadır. Tadından ve saflığından dolayı boğazdan kolay bir şekilde akıp giden su için اَلسَّلْسَلُ; kesintisiz birbirine bitişik, art arda dizilen şeyler için de مُسَلْسَلُ  veya اَلسَّلْسَلَةُ sözcükleri kullanılmaktadır. Bu açıdan düzenli bir şekilde art arda birbirine bitişik demir halkalar سِلْسِلَةُ الْحَدِيدِ diye isimlendirilmiştir (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 2/268-269; İbn Fāris, Mucmelu’l-Luġa, 1/454; el-Cevherī, eṣ-Ṣıḥāḥ, 5/1731-1732; ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 237; Rāzī, Mefātīḥu’l-Ġayb, 30/114).

Kur’an’da üç yerde geçmektedir. Bu yerlerde kâfirlerin cehennemde bağlanacakları “zincir” anlamına gelmektedir. el-Ḥāḳḳa 69/32 ayetinde zincirin büyüklüğü, yetmiş arşın olarak belirtilmiş ve bu büyüklük azabın şiddeti ile ilişkilendirilmiştir. el-Müʾmin 40/71 ve el-İnsān 76/4 ayetlerinde ise “boyuna, ellere ve ayaklara takılan bukağı, demir halka” manasındaki اَلأَغْلَالُ ile birlikte zikredilmesi azabın dehşetine işaret etmektedir (Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān, 20/362-363; 23/237-239, 538; Zemaḫşerī, el-Keşşāf, 5/360; 6/201-202, 275-276; Rāzī, Mefātīḥu’l-Ġayb, 29/88; 30/114-115, 240).

EṢ-ṢAFED | اَلصَّفَدُ

Sözlükte eṣ-safed اَلصَّفَدُ “hediye vermek; bağlamak ve zincire vurmak” şeklinde iki temel anlama gelen صَفَدَ fiilinden türemiştir. Nitekim birisine bir hediye verildiğinde أَصْفَدْتُهُ, bir kimse elini boynuna bağlandığında ise صَفَدْتُ يَدَهُ إِلَى عُنُقِهِ صَفْداً denir. Hediye, veren ile alan arasında bir bağ oluşturduğu için eṣ-ṣafed olarak isimlendirilmiştir. Çoğulu اَلْأَصْفَادُ şeklindedir. ʾIṣfehānī eṣ-ṣafedi أَغْلاَلُ kelimesinin “hediye” manasıyla ilişkilendirmiştir. Bu bağlamda tıpkı أَنَا مَغْلُولُ أَيَادِيك cümlesinde olduğu gibi hediyenin, onu veren kişiyi adeta esir aldığına dikkat çekmiştir. Dolayısıyla kelimenin bu anlamını, bağlamak ve zincire vurmakla ilişkilendirmiş olmaktadır. Yine اَلصَّفْدُ sözcüğünün gölge için kullanılması, gölge ile sahibi arasındaki bir bağın ve ayrılmazlığın gereğidir (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 2/400; İbn Fāris, Muʿcem, 3/293-294; el-Cevherī, eṣ-Ṣıḥāḥ, 2/498; ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 283; Zemaḫşerī, Esāsu’l-Belāġa, 1/549; Fīrūzābādī, Beṣāʾir, 3/423). 

Kur’an’da iki yerde geçmektedir. Bu yerlerde “zincir” anlamındadır. İbrāhīm 14/49 ayetinde âhiret günü suçluların birbirlerine zincirlerle bağlanmış bir vaziyette Allah’ın huzuruna çıkarılacaklarından bahsedilmektedir. Ṣād 38/38 ayetinde ise Hz. Süleymān’ın emrine verilen fakat isyankâr olduklarından dolayı birbirlerine zincirlerle bağlı tutulan şeytanlar anlatılmaktadır. Geçtiği her iki yerde de “bağlanmış” manasındaki مُقَرَّنِينَ sıfatı ile birlikte kullanılmıştır (Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān, 13/740-41; 20/99; Zemaḫşerī, el-Keşşāf, 3/394; 5/270-271; Rāzī, Mefātīḥu’l-Ġayb, 19/151; 26/210). 

EL-ĠULL | اَلْغُلُّ

Sözlükte el-ġull اَلْغُلُّ “bukağı, zincir” demektir. Çoğulu اَلْأَغْلَالُ şeklindedir. “Bir şeyi bir şeye katmak ve onun içine yerleştirmek” anlamına gelen غَلَّ fiilinden türemiştir. Nitekim غَلَلْتُ الشَّيْءَ فِي الشَّيْءِ cümlesi bu anlamı ifade eder. Ayrıca “zırh giydirmek; bağlamak, boynuna bukağı geçirmek; susuzluk çekmek; kinlenmek (hainlik etmek)” anlamları vardır. Bu bağlamda zincirle bağlanan bir kişi için غُلَّ فُلاَنٌ; cimri bir kişi için ise هُوَ مَغْلُولُ الْيَدِ denilmektedir. Bir kimsenin kinlenmesi غَلَّ يَغِلُّ; susuzluk, aşırı sevgi ve kin ise اَلْغُلَّةُ  ve  اَلْغَلِيلُ ifadeleriyle anlatılır. Kin duygusu insanı esir alıp kin duyulan kişiyle ilişki kurmaktan engellediği için böyle isimlendirilmiştir (İbn Fāris, Muʿcem, 4/376-377; el-Cevherī, eṣ-Ṣıḥāḥ, 5/1783-1784; ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 363; Fīrūzābādī, Beṣāʾir, 4/144). 

Kur’an’da farklı türevleriyle 16 yerde geçmektedir. Bu yerlerde şu manalara gelmektedir: 1) Kin ve düşmanlık (el-Ḥaşr 59/10; el-Aʿrāf 7/157). el-Aʿrāf 7/157 ayetinde Hz. Peygamber’in, İsrailoğullarının iman edenlerini ağır sorumluluklardan ve âdeta bir zincir gibi kendilerini kuşatan kin ve düşmanlıktan kurtardığı haber verilmektedir. 2. Hıyanet etmek (Ālu ʿİmrān 3/161). 3. Bağlamak (el-Ḥāḳḳa 69/30; el-Māʾide 5/64; el-İsrā 17/29). 4. Boyna vurulan halka/bukağı ve zincir (er-Raʿd 13/5; Sebeʾ 34/33). 

EL-ḲILĀDE | اَلْقِلاَدَةُ

Sözlükte el-ḳılāde اَلْقِلاَدَةُ “kolye, gerdanlık; ip; nasip ve pay” demektir. “İp bağlamak” anlamındaki قَلَدَ fiilinden türemiştir. Nitekim قَلَدْتُ الْحَبْلَ أَقْلِدُهُ قَلْدًا cümlesi bu manadadır. Devenin boynuna kurbanlık olduğu bilinsin diye ip takılması bu kelimeyle anlatılır. “Nasip ve pay” anlamı, boynuna ip takılan hayvanın kurbanlık olarak ayrılması itibariyledir. Ayrıca “Eğip bükmek, katlamak, sarmak; kılıç kuşanmak; kolye takmak; sorumlu kılmak” manalarına da gelmektedir. قِلاَدَةٌ iplik, gümüş, ağaç kabukları vb. şeylerden yapılan ve boyna takılan gerdanlıktır. Bu sebeple boyna takılan ve bir şeyin etrafını kuşatan her şeye el-ḳılāde denir. Nitekim bir kimsenin kılıcını kuşanması, kolye takmaya benzetilerek تَقَلَّدَ سيْفَهُ cümlesiyle ifade edilmektedir. قَلَّدْتُهُ عَمَلاً bir kimseyi bir iş yapmaya zorlamak anlamındadır. Anahtar ve kilit ise اَلْمِقْلَدُ olarak adlandırılır (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 3/422-423; İbn Dureyd, Cemheratu’l-Luġa, 2/675; İbn Fāris, Muʿcem, 5/19-20; el-Cevherī, eṣ-Ṣıḥāḥ, 2/527-528; ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 411-412; Zemaḫşerī, Esāsu’l-Belāġa, 2/96-97; Fīrūzābādī, Beṣāʾir, 4/294). 

Kur’an’da türevleriyle dört yerde geçmektedir. Bu yerlerde şu manalardadır: 1. Gerdanlık (el-Māʾide 5/2, 97). Bununla boynuna ip takılan kurbanlık hayvan kastedilmiştir. 2. Anahtar (ez-Zümer 39/63; eş-Şūrā 42/12). 

KARŞILAŞTIRMA

es-Silsile, eṣ-ṣafed,  el-ġull ve el-ḳılāde “bukağı ve zincir” bakımından yakın anlamlı olsa da bu kelimelerin arasında bazı farklar vardır. es-Silsile boyna bağlanan ve birbirine geçmiş demir halkalardan oluşan zincirdir. eṣ-Ṣafed iki ayağı birbirine bağlayan demirden yapılmış pranga, zincir ve kelepçedir.  el-Ġull mahkumların ellerini boyunlarına bağlayan demir halkadır. el-Kılâde bir nişane olarak, boynuna takıldığı hayvanın kurbanlık olduğunu ve ona dokunulmaması gerektiğini belirten kolye ve gerdanlığın ismidir. Bu gerdanlık iplik, gümüş, ağaç kabukları vb. şeylerden yapılabilmekte iken diğerleri demirden yapılmaktadır. İlk üç kelime Kur’an’da inanmayanların cehennemde çeşitli şekillerde demir prangaya vurulması ile alakalıdır (el-Kebīsī, Mevsūʿa, 7/165; 9/103).