Borç

الدَّين | القرض | المغرم

Müellif: Şükrü Maden
Yayınlanma Tarihi: 09.03.2022            

ED-DEYN | الدَّيْنُ

Sözlükte ed-deyn kelimesi d-y-n دين kökünden gelen bir isim olup “borç, hazırda bulunmayan şey” demektir. الدين “borç almak-borç vermek, isyan etmek-itaat etmek, hesap vermek-hükmü altına almak, zelil olmak-aziz olmak” gibi zıt anlamlara ek olarak “iyiliği veya kötülüğü huy edinmek, hastalanmak, sahip olmak” gibi anlamlar taşır. رجلٌ مدْيونٌ “Borçlu adam”, أدنْت الرجل “Adama borç verdim.” demektir. Dāyene داين fiili de bir kişiyle borç veya alacak ilişkisi kurmak anlamında kullanılır. “Cezâ/karşılık, itaat, hesap, hüküm, din, şeriat ve âdet” anlamlarındaki dīn دِين kelimesi bu kökten gelir (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 2/61-62; Ezherī, Tehzību’l-Luġa, 14/181-184; el-Cevherī, e-ıā, 5/2117-2118; İbn Fāris, Muʿcem, 2/320; Tehānevī, Keşşāfu Iṣṭılāātil-Funūn, 1/814).

Kur’an’da beş defa “belli bir süre sonra geri vermek üzere başkasından alınan mali borç” manasıyla geçer (el-Baḳara 2/282; en-Nisā 4/11). Bir yerde tedāyene fiili ile  “borç alıp verme” işlemi kastedilmiştir (el-Baḳara 2/282). (Māturīdī, Teʾvīlāt, 2/204; el-Kebīsī, Mevsūʿa, 4/614).

EL-ḲARḌ | القْرْضُ

el-ar القرض kelimesi sözlükte “kesip koparmak” anlamındaki -r- قرض kökünden gelen bir isim olup “karşılık beklenen şey, bir kişiye borç verilen nesne” demektir. “Kesip koparmak, şiir söylemek, karşılık vermek, ölmek, birine sövüp saymak, gıybet ve hakaret etmek, aşmak, geçmek, uzaklaşmak, hizasında durmak, bir şeyi bırakıp diğerine yönelmek, zilletin ardından yükselmek” gibi çeşitli manalarda kullanılır. ar kelimesinin borç manasında kullanımı, kişinin malının bir kısmını adeta kendinden koparıp vermesi anlamıyla ilişkilidir. Kök, إن قارضتهم قارضوك “Eğer onlara bir şey yaparsan onlar da sana benzerini yaparlar” ifadesinde “karşılık verme” anlamında kullanılmıştır. قد قرض رباطه ifadesi ise “Hayatla/dünyayla bağı koptu, öldü, çok yorgun ve bitkin düştü.” anlamlarına gelir (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 3/376-377; Ezherī, Tehzību’l-Luġa, 8/340-343; İbn Fāris, Muʿcem, 5/71-72; Zemaḫşerī, Esāsu’l-Belāġa, 2/69).

Kur’an’da -r- kökünden gelen kelimeler temelde iki anlamdadır. Bunlardan biri mesafe kat etmek, geçip gitmektir. Kehf sûresinin 18/17. ayetinde Ashâb-ı Kehf’in mağaranın ortasında uyuya kaldıkları belirtilerek güneşin doğunca mağaranın sağ tarafına vurduğu, akşam batarken de sol taraftan onlara dokunmadan geçip gittiği ifade edilir. Kur’an’da 12 yerdeki kullanımı ise “borç” anlamıyla ilişkilidir. Ancak burada bahsedilen borç, mecazî anlamdadır. Ayetlerde (el-Baḳara 2/245, el-Māʾide 5/12, el-Ḥadīd 57/11, 18) Allah yolunda harcama yapmak, cihada giden orduya ve fakir kimselere yardımda bulunmak gibi ameller Allah’a verilen güzel bir borç (ar-ı hasen قرضا حسنا) olarak nitelenmiştir (Ṭaberī, Cāmiʿul-Beyān, 4/428-429; ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 400; Zemaḫşerī, el-Keşşāf, 1/470-47; İbn ʿĀşūr, et-Tarīr, 2/481).

EL-MAĠRAM | المَغْرَمُ

Sözlükte “mülazeme” yani “gereklilik” anlamına delalet eden ġ-r-m غرم kökünden türeyen el-maġram المغرم “bir malda kefâlet ya da vekalet nedeniyle ödeme zorunluluğu olmak, bir şeye bağlı olup ondan ayrılmamak, tutkun olmak” demektir. Bu bakımdan fiil itibariyle “sorumluluğun gereğini yerine getirmek”; isim olarak ise “borç, mala gelen zarar, edası gereken şey” manalarına gelir. Bir kişinin kadınlara çok düşkün olduğunu ifade etmek için إنّ فلانا لمُغْرَم بالنساء denir. غريم kişinin ödemesi gereken bir sorumluluk olduğundan dolayı “borçlu” manasında kullanılır. Ġarīmin hem “borçlu” hem de “alacaklı” manasına geldiği de söylenmiştir (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 3/276; Ezherī, Tehzību’l-Luġa, 8/131; el-Cevherī, e-ıā, 5/1996; İbn Fāris, Muʿcem, 4/419; İbn Sīde, el-Muasa, 12/269; ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 360; el-Munāvī, et-Tevīf, 251).

Kur’an’da ġ-r-m kökünden gelen kelimeler üç manada kullanılır. 1. Ġārim: غارم borcunu ödemeye gücü yetmeyen kimse (et-Tevbe 9/60). 2. Ġarām: Kişiden ayrılmayan daimi azap, helâk (el-Furḳān 25/65). 3. Maġram: Zarar ve kayıp (et-Tevbe 9/98, eṭ-Ṭūr 52/40) (Aḥmed Muḫtār, el-Muʿcemul-Mevsuʿī, 335; el-Kebīsī, Mevsūʿa, 9/46-47).

KARŞILAŞTIRMA

Deyn, ġurm ve ar kelimeleri “borç” anlamında birbirine yakın bir semantik içeriğe sahip olmakla beraber aralarında bazı farklar bulunmaktadır. Özellikle deyn diğer ikisini de kapsayacak şekilde kişinin zimmetinde bulunan borçların tamamı için kullanılabilmektedir. Deyn çoğunlukla belirli bir vakit içinde ödenmesi şartıyla verilen borcu ifade ederken, ar geri ödenmesi için bir vakit tayin edilmeyen borç anlamındadır. ar ifadesi ayrıca kök anlamına göre kişinin adeta kendisinden bir parça olan bir şeyi kesip atması gibi geri gelme beklentisi olmadan sahip olduğu malı karşılıksız başkasına vermesidir (Tehānevī, Keşşāfu Iṣṭılāātil-Funūn, 2/314; Necefī, et-Tufetu'n-Niāmiyye, 99; Cezāirī, Furūul-Luġāt, 129-130).

Deyn, ġurm ve arın Kur’an’daki kullanımları arasında da bazı farklar bulunur. Deyn gerçek anlamıyla ticari bir muamele (el-Baḳara 2/282) ifade ederken, ar İslam dinine ve topluma yardım etme ve destek olma (el-Baḳara 2/245) manasında mecazî bir kullanıma sahiptir. Ġurm ise kendisine zekât verilebilecek borçlu kimseleri (ġārimīn) ifade etmek için toplumsal dayanışmayla ilgili olarak kullanılır (et-Tevbe 9/60). Ancak burada kastedilen borçlu herhangi bir günah veya fesat sonucunda borç altına girmemiş ve borcunu ödeme imkânı bulamamış kimsedir (Muḳātil, Tefsīr, 2/176; Ḳurṭubī, el-Cāmiʿ, 10/270).