Dal

اَلْجِذْعُ ـــ اَلْفَرْعُ

Müellif: Yakup YÜKSEL
Yayınlanma Tarihi: 10.01.2024            

EL-CİZʿ | اَلْجِذْعُ 

Sözlükte el-cizʿ اَلْجِذْعُ “hurma dalı” demek olup “kesmek” anlamındaki جَذَعَ fiilinden türemiştir.  Nitekim Iṣfehānī جَذَعْتُهُ ifadesini “Odunu keser gibi onu parçaladım.” cümlesiyle açıklar. Kök olarak “yeni, taze; ağaç gövdesi; batmaya yakın olma, sarkıtma” şeklinde üç temel anlamla ilişkilidir. فُلَانٌ فِي هَذَا الْأَمْرِ جَذَعٌ “Falan, bu işte yenidir.”; جِذْعُ الشَّجَرَةِ “ağaç gövdesi”;  جَذَعْتُ الشَّيْءَ “Onu sarkıttım.” manasındadır. Muṣṭafavī, kelimenin bu kulanımlarının جَدَعَ sözcüğünden iştikak ve ibdâl yoluyla türetildiğini ve asıl manasının “yeni ve tazelik” olduğunu belirtir. Bu anlamların ise meyve vermek için yeni çıkan hurma dalına ve doğuma hazırlanan canlılara kıyasla verildiğini söyler. Beş yaşına giren deve; koyun ve keçi cinsinden iki yaşını tamamlayan hayvanlar için جَذَعٌ kullanılır. Geçici karanlık ve kamerî ayın son üç gecesine de جَذَعٌ denilmiştir (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 1/226; Cevherī, eṣ-Ṣıḥāḥ, 1/1194-1195; İbn Fāris, Muʿcem, 1/437; Iṣfehānī, el-Mufredāt, 190).

Kur’an’da iki yerde geçmektedir. Bu yerlerde hurma ağacına izafetle “dal” anlamındadır. Sözcüğün hurma ile kullanımı oldukça yaygındır. Bu ifadelerden biri Hz. Meryem’in doğum esnasında hurma ağacının dalına sarılmasını (Meryem 19/23), diğeri ise Firavun’un iman eden sihirbazları hurma dallarına asması ile alakalıdır (Ṭā-Hā 20/71). (Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān, 8/436; Iṣfehānī, el-Mufredāt, 90; Semīn el-Ḥalebī, ʿUmdetu’l-Ḥuffāz, 1/314; Zemaḥşerī, el-Keşşâf, 2/546)

EL-FERʿ | اَلْفَرْعُ 

Sözlükte el-ferʿ اَلْفَرْعُ “dal, kısım, bölüm, parça” demek olup “yüksekte olmak, yüce olmak; üstün gelmek” anlamındaki فَرَعَ fiilinden türemiştir. Nitekim dağın tepesine/zirvesine çıkmak فَرَعْتُ رَأْسَ الْجَبَلِ; bir kişiye üstün ve baskın gelmek فَرَعْتُ فُلَانًا ile anlatılır. el-Ferʿ bir şeyin en üst tarafını ifade ettiği gibi koyun veya develerin ilk kez doğurdukları yavruyu, ağaç dalını ve bir toplumun önde gelen kişisini anlatır. Saçı uzun olan kişi رَجُلٌ أَفْرَعُ; omuzları geniş olan şahıs رَجُلٌ مُفْرَعُ الْكَتِفِ, uzun nesneler اَلْمُفْرِعُ; yüksek tepe ve tümsekler اَلْفَارِعُ ile karşılanmaktadır. أَفْرَعَ ve فَرَّعَ ise hem “çıkmak, yükselmek” hem de “inmek” anlamlarında kullanılmaktadır (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 3/315; Ṣāḥib b. ʿAbbād, el-Muḥīṭ, 2/24-25; İbn Fāris, Muʿcem, 4/491-492)

Kur’an’da bir yerde geçmektedir. Bu yerde (İbrāhīm 14/24) güzel söz olarak nitelendirilen kelime-i tevhit, kökü yerde sabit, dalları ise göğe kadar yükselen bir ağaca benzetilmiştir. (Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān, 7/436). 

KARŞILAŞTIRMA

el-Cizʿ ve el-ferʿ “dal” manası bakımından yakın anlamlı olsa da bu kelimelerin arasında bazı farklar vardır. el-Cizʿ hurma dalı anlamıyla belli bir cinse ait olan dalı anlatırken el-ferʿ herhangi bir ağaç dalını ifade eder. el-Cizʿ kuru hurma dalı veya ağacı için kullanılır. Nitekim Kur’an’daki her iki kullanımda da kelimenin bu özelliği görülmektedir. el-Ferʿ bir köke sahip olup ondan dallanıp budaklanan uzunca kısım/dal için kullanılır (Zemaḫşerī, el-Keşşāf, 4/13; Muṣṭafavī, et-Taḥḳīḳ, 2/79, 9/68; Kubeysī, Mevsūʿa, 9/357)