Yılan

حَيَّة | جَانّ | ثُعْبان

Müellif: Soner Aksoy
Yayınlanma Tarihi: 24.11.2022            

ṠÜ‘BĀN | ثُعْبان          

Sözlükte ṡü‘bān ثُعْبان “akıttı, döktü, fışkırttı ve yaydı” anlamındaki ṡ-‘a-b ثعب kökünden türeyen bir isim olup  “büyük ve uzun erkek yılan ve ejderha” demektir. ثَعَبْتُ الماءَ فَانْثَعَبَ  “Suyu fışkırtarak akıttım, o da aktı.”, ثَعَبَ المَطَر  “Şiddetli yağmur yağdı.”, إِنْثَعَبَ الدَمُ من الأنْفِ  ise “Burundan fışkırırcasına kan aktı.” anlamındadır. Aynı kökten türeyen أثَعُبان “büyük, şeref duyulan, güzel ve beyaz çehre”, مَثْعَب “su oluğu”, ثَعْبَة ise “kertenkele” manasına gelir (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 1/200; el-Cevherī, eṣ-Ṣıḥāḥ, 1/92; İbn Fāris, Muʿcem, 1/378; ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 79).

Kur’an’da türevleriyle birlikte iki defa geçmektedir. Bu yerlerde “yılan” manasında kullanılmıştır. Geçtiği her iki yer, Hz. Musa’nın asasının, Firavun karşısında yılana dönüşmesi hadisesiyle ilgilidir (el-Aʿrāf 7/107; eş-Şuʿarā 26/32). Zemaḫşerî’ye göre ayetlerde zikredilen ṡü‘bān “erkek, tüylü, sıra dışı beyazlığı olan, hızlı hareket eden ve ağzı büyük bir şekilde açık yılan” anlamındadır. Ḳurṭubî ise ṡü‘bānı, yılan çeşitlerinin en büyüğü olarak izah etmiştir (Zemaḫşerī, el-Keşşāf, 2/138; Ḳurṭubī, el-Cāmiʿ, 7/256).

CĀNN | جَانّ

Sözlükte cānn جَانّ  “saklandı, gizlendi, örttü, karanlık bastı, gece çöktü ve delirdi” anlamındaki c-n-n جنن kökünden türeyen bir isim olup “gizli, saklı, örtülü ve bilinmeyen” manasındadır. Bu açıdan kelimenin en temel anlamı bir şeyin duyu organlarına gizli olmasıdır. Örneğin جَنَّهُ اللَيْلُ  “Gece karanlığı onu örttü.”, إسْتَجَنَّ فلانٌ  “Falan kimse bir şeyle örtündü.” demektir. Aynı kökten türeyen جَنَّةٌ “içinde çok ağaçlar olan ve bu ağaçların her yeri kapladığı bahçe”, جَنِينٌ  ise “ana rahminde bulunan çocuk” anlamındadır. “Duyulardan saklanmış ve gizlenmiş ruhani varlıklar” için cin جِنٌّ, “cinlenmiş ve delirmiş kimse” için مَجْنون tabiri kullanılmaktadır. Ayrıca جُنَّةٌ  kalkan ve perde, جُنُون ise insanın aklı ile nefsi arasına bir perdenin girmesini ifade eder. Buna göre cānn genelde “gizli, saklı ve örtülü” anlamında olsa da özel olarak hem cinlerin atasına hem de gözleri siyah, rengi beyazdan sarıya çalan, evleri mesken edinmiş ve insanlara zarar vermeyen küçük yılana verilen bir isimdir. İbn Fāris, insanlardan gizlendiği için teşbih yoluyla küçük yılana bu ismin verildiğini belirtmiştir (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 1/267-268; el-Cevherī, eṣ-Ṣıḥāḥ, 5/2093-2095; İbn Fāris, Muʿcem, 1/421-422; İbn Sīde, el-Muḥkem, 7/216; ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 98-99).

Kur’an’da c-n-n farklı türevleriyle 200 kadar yerde geçerken cânn yedi yerde zikredilmiştir. Bu yerlerin ikisi (en-Neml 27/10) Hz. Musa’nın asasının yılana dönüşmesiyle alakalı olup müfessirlere göre ejderha gibi hızlı hareket eden küçük ve hafif yılanı anlatmaktadır. Beşinde ise “cinlerin atası” (el-Ḥicr 15/27) anlamındadır. (Ḳurṭubī, el-Cāmiʿ, 13/160; Ebū Ḥayyān, el-Baḥru’l-Muḥīṭ, 8/213).

ḤAYYE | حَيَّة

Sözlükte ḥayye حَيَّة “yaşatmak, hayatta olmak, canlanmak ve baki kalmak” anlamındaki ḥ-y-y حيي kökünden türeyen bir isim olup ölümün zıttı olarak “canlı, hayat ve yaşam” manasına gelmektedir. Yağmur yeryüzünü canlandırdığı için حّيٌّ  diye isimlendirilmiştir. Ayrıca bu kökten türeyen حَيَاة “yaşam”, حَيَوان “canlı”, حَيَاء “utanma” ve تَحِيَّة “selam” demektir. Bu bakımdan canlı niteliğine sahip her tür yılan için ḥayye sözcüğü kullanılmıştır. Ancak bir görüşe göre ḥayye, ḥ-y-y kökünden değil “toplamak, içermek ve bir araya getirmek” gibi anlamlar taşıyan ḥavā حَوى kökünden türemiştir. Hayyenin erkek, dişi, küçük ya da büyük bütün yılanları kapsayan cins bir isim olması bu görüşe delil gösterilmiştir (el-Cevherī, eṣ-Ṣıḥāḥ, 6/2323-2325; İbn Fāris, Muʿcem, 2/122; İbn Sīde, el-Muḥkem, 3/399; Zemaḫşerī, el-Keşşāf, 3/58; İbn Manẓûr, Lisānu’l-‘Arab, 14/220).

Kur’an’da ḥ-y-y farklı türevleriyle 170 kadar yerde geçerken ḥayye sadece bir yerde “yılan” anlamında zikredilmiştir. Bu yer Hz. Musa’nın asasının yılana dönüşmesi olayı ile ilişkilidir (Ṭā-Hā 20/20). Bu ayetteki ḥayye bütün yılanlar için kullanılan bir cins isimdir (Rāzī, Mefātīḥu’l-Ġayb, 22/27).

KARŞILAŞTIRMA

Ṡü‘bān, cānn ve ḥayye “yılan” manası bakımından yakın anlamlı olsalar da bu kelimelerin arasında bazı farklar vardır. Buna göre ṡü‘bān su gibi hızlı bir şekilde yayılıp akıp giden, son derece iri, uzun ve sıra dışı bir beyazlığı olan erkek yılandır. Cânn gözleri siyah, rengi beyazdan sarıya çalan, evleri mesken edinmiş, insanlara zarar vermeyen ve onlardan gizlenen küçük yılan demektir. Ḥayye ise canlı vasfına sahip küçük, büyük, dişil ve eril bütün yılanlar için kullanılmaktadır. Kur’an’da bu üç kelimenin Hz. Musa’nın asasının yılana dönüşmesi bağlamında geçmesi “Ayetlerde üç ayrı yılandan mı söz edilmiştir?” sorusunu akla getirmiştir. Bu noktada Ebū Ḥayyān’a göre bu üç kelime, aynı zata/varlığa delalet etmekle birlikte Hz. Musa’nın asasının yılana dönüşme aşamalarına ve değişik sıfatlarına işaret etmektedir (Zemaḫşerī, el-Keşşāf, 3/58; Ebū Ḥayyān, el-Baḥru’l-Muḥīṭ, 8/213).