DEHEḲA | دَهَقَ
Sözlükte deheḳa دَهَقَ “kabı ağzına kadar doldurmak; vermek; kesmek, parçalamak; vurmak” anlamlarındadır. Nitekim دَهَقَ الْكَأْسَ دَهْقًا ve أَدْهَقَ الْكَأْسَ “Kabı ağzına kadar doldurdu.” manasındadır. دَهَقَ لَهُ دَهْقَةً مِنَ الْمَالِ birisine bir miktar mal vermeyi; دَهَقَ الشَّيْءَ bir şeyi kırıp parçalamayı; دَهَقَ فُلاَنًا bir kimseye vurmayı anlatır. اَلدَّهَقُ suçluların ayaklarına vurmak için ayakların arasına sıkıştırılan iki ağacı, اَلدَّهْدَقَةُ hem eti kemikten ayırmayı hem de eti kaynayan tencere içinde çevirmeyi ifade eder. “Suyu boşalttım.” anlamındaki أَدْهَقْتُ الْمَاءَ cümlesinde kelime “doldurma”nın zıddı bir mana da belirtir (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 2/53; İbn Fāris, Muʿcem, 2/307; İbn Fāris, Mucmelu’l-Luġa, 1/337; Cevherī, eṣ-Ṣıḥāḥ, 4/1478; Zemaḫşerī, Esāsu’l-Belāġa, 1/304).
Kur’an’da bir yerde geçmektedir. Bu yerde cennet ehline takdim edilen kaselerin şarapla “dolu” olması anlamında kullanılmıştır (en-Nebeʾ 78/34).
ŞEḤANE | شَحَنَ
Sözlükte şeḥane َشَحَن “doldurmak; uzaklaştırmak, kovmak” şeklinde iki manaya gelmektedir. Nitekim شَحَنَ السَّفِينَةَ شَحْنًا “Gemiyi doldurdu.”, شَحَنْتُ الْبَلَدَ بِالْخَيْلِ “Şehri süvarilerle doldurdum.” ve شَحَنَهُمْ “Onları uzaklaştırdı/kovdu.” demektir. Ağlamaya hazır ve dolup taşan kimse için أَشْحَنَ لِلْبُكَاءِ tabiri kullanılır. يَشْحَنُ لَكَ بِالْعَدَاوَةِ “O, sana düşmanlıkla dolu.” ve اَلشَّحْنَاءُ “düşmanlık” anlamındadır. شَحِنَ عَلَيْهِ شَحَنًا başkasına kin bağlamayı belirtir (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 2/312; İbn Dureyd, Cemheratu’l-Luġa, 1/539; İbn Fāris, Muʿcem, 3/251; İbn Fāris, Mucmelu’l-Luġa, 1/523; Cevherī, eṣ-Ṣıḥāḥ, 5/2143; Zemaḫşerī, Esāsu’l-Belāġa, 1/497).
Kur’an’da üç yerde geçmektedir. Bu yerlerde Hz. Nuh’un tufan için yapmış olduğu geminin “dolu” olması anlamında kullanılmıştır (eş-Şuʿarā 26/119; Yā-Sīn 36/41; eṣ-Ṣāffāt 37/140).
MELEEʾ | مَلَأَ
Sözlükte meleeʾ مَلَأَ “doldurmak” demektir. Nitekim مَلَأْتُ اِلْإِنَاءَ cümlesi “Kabı doldurdum.” anlamındadır. مُلِئَ فُلاَنٌ وَأَمْلَأَ bir kimsenin nezleye yakalanması, مُلَاءَةٌ gerek nezle olmak gerekse bir tür örtü manasındadır. فُلاَنٌ مِلْءُ الْعُيُونِ birisinin göz dolduran, saygın ve yüce bir kimse olduğunu; شَابٌّ مَالِئُ الْعَيْنِ bir gencin boyu ve yakışıklılığının göz doldurduğunu anlatır. مَالَأْتُهُ ise “Ona yardım ettim ve onun topluluğundan oldum.” anlamında kullanılır. Görüş ve duruş itibariyle kalpleri saygınlık ve heybet yönünden göz dolduran, istişare etmek ve konuşmak için toplanan ileri gelen topluluk مَلَأٌ diye isimlendirilir (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 4/162; Cevherī, eṣ-Ṣıḥāḥ, 1/72-73; Iṣfehānī, el-Mufredāt, 473).
Kur’an’da türevleriyle kırk yerde geçmektedir. Bu yerlerde şu manalardadır: 1. Doldurmak (el-ʾAʿrāf 7/18; Hūd 11/119). 2. Dolmak (Kāf 50/30). 3. Dolu (Ālu ʿİmrān 3/91). 4. Bir toplumun ileri gelenleri (el-Baḳara 2/246; el-ʾAʿrāf 7/60). 4. Melekler topluluğu (eṣ-Ṣāffāt 37/8).
KARŞILAŞTIRMA
Deheḳa, şeḥane ve meleeʾ “doldurmak” bakımından yakın anlamlı olsa da bu kelimelerin arasında bazı farklar vardır. Deheḳa, taşıncaya kadar bir kabı doldurmaktır. Şeḥane, bir şeyin tamam olması için o şeyi gerekli olan teçhizatla doldurnaktır. Doldurma, ilgili şeyin durumuna göre değişebilir. Söz gelimi yaşanır hale gelmesi için evi ve harekete hazır olması için gemiyi yük ve gerekli şeylerle doldurmak gibi. Melee’, bir yeri alacağı kadar doldurmaktır. Doldurulacak şey, maddî ya da manevî olarak duruma göre değişir (Muṣṭafavī, et-Taḥḳīḳ, 6/28, 11/168; Kubeysī, Mevsūʿa, 4/571, 6/445).
دَهَقَ | شَحَنَ | مَلَأَ