EL-HENĪ’ | اَلْهَنِيئُ
Sözlükte “zorluk çekmeden bir şeye ulaşmak” anlamındaki هَنَأَ kökünden türeyen el-henī’ اَلْهَنِيئُ, “insana hoş gelen zararsız ve güzel şey; afiyet” anlamına gelmektedir. Nitekim هَنُؤَ و هَنِئَ الطَّعَامُ cümlesi “Yemek iyi geldi, afiyet oldu.” demektir. Yorgunluk çekmeden yapılan her iş için اَلْهَنِئُ kullanılmaktadır. هَنَأْتُ الرَجُلَ أهْنَؤُهُ cümlesi “Adama hediye verdim.”; اَلْهِنْءُ ise hediye manasındadır. Devenin yarasını iyileştirmek için sürülen katran ألْهِنَاءُ olarak isimlendirilir. Mecâzî olarakُ هَنَّاْتُهَ بِالْوِلاَيَةِ ifadesinde birisine, yönetmenin ve idare etmenin kolaylaştırılması anlatılmaktadır (el-Cevherī, eṣ-Ṣıḥāḥ, 1/84; İbn Fāris, Mucmelu’l-Luġa, 6/68; ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 546; Zemaḫşerī, Esāsu’l-Belāġa, 2/381).
Kur’an’da türevleriyle birlikte dört yerde geçmektedir. Bu yerlerde أَكَلَ ve شَرِبَ fiiliyle kullanılmıştır. Üç yerde (eṭ-Ṭūr 52/19; el-Ḥāḳḳa 69/24; el-Mürselāt 77/43) cennet nimetlerinin afiyetle yenilmesi belirtilmektedir. en-Nisā 4/4 ayetinde ise kadınların kendi mehirlerinden kocalarına verdiklerini kocalarının rahatça yemelerini anlatan bir bağlamda geçmektedir.
EL-MERĪ’ | اَلْمَرِيئُ
Sözlükte el-merī’ اَلْمَرِيئُ “bir yiyeceği ve yemeği insanın sağlığına ve tabiatına uygun hale getirme” anlamındaki مَرُؤَ fiilinden türemiştir. Nitekim مَرَأَنِي الطَّعَامُ وَاَمْرَأَنِي cümlesi yemeğin hoş ve leziz olmasını ifade eder. el-Merī’ “yiyeceğin sağlığa uygun olması ve boğazdan kolayca geçmesi” demektir. Ayrıca el-merī’; uzunca dışı kızıl, içi ise beyaz, midenin boğaza bitişen kısmı olup yiyecek ve içeceğin içinden geçtiği kursaktır. مُرُوءَةٌ yiğitlik ve mertliğin en mükemmel halini bildirir. Bu bağlamda erkeğe مَرْأٌ, kadına ise مَرْأَةٌ denmesi her ikisinin kişilik bakımından olgunlaşmış olmasıyla ilişkilidir (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 4/130; İbn Fāris, Muʿcem, 5/315; el-Cevherī, eṣ-Ṣıḥāḥ, 1/72; ʿAskerī, el-Furūḳu’l-Luġaviyye, 296).
Kur’an’da bir yerde geçmektedir. Bu yerde (en-Nisā 4/4) “yemeğin afiyetle yenmesi” manasındadır. Rāzī’ye göre bu ayette yemek zikredilerek kadınların mehirlerinde tasarrufta bulunmanın helal olduğuna vurgu yapılmıştır. Çünkü malın tasarrufu genellikle o maldan yiyebilmeyle ilişkilidir (Zemaḫşerī, el-Keşşāf, 2/17-18; Rāzī, Mefātīḥu’l-Ġayb, 9/494).
KARŞILAŞTIRMA
el-Henī’ ve el-merī’ “yemeğin afiyetle yenilmesi” manası bakımından yakın anlamlı olsa da bu kelimelerin arasında bazı farklar vardır. el-Henī’ kök olarak “bir şeye zahmet çekmeden kolayca ulaşma”, el-merī’ “bir şeyin tam olarak insanın yiyebileceği bir hale getirilmesi” anlamındadır. Buna göre el-henī’, bir kimsenin yemekten lezzet alması, el-merī’ ise yemeğin meşakkatsiz bir şekilde boğazdan geçerek tüketilmesi ve neticede bir hazım sorununun olmamasıdır (Beġavī, Meʿālimu’t-Tenzīl, 2/163; Zemaḫşerī, el-Keşşāf, 2/17-18).
اَلْهَنِيئُ | اَلْمَرِيئُ