ELḲURŪʾ | الْقُرُوءُ
Sözlükte el-ḳurūʾ الْقُرُوءُ kelimesi “ezberden ya da yüzüne okumak, toplamak, kadının kan görmesi, hayız olması, hamile olması, hayızlıktan çıkması, bir şeyin zamanının yaklaşması ve gelmesi” anlamlarındaki ḳ-r-ʾ قَرَءَ kökünden türemiştir. Ezberden ya da yüzüne Kur’ân okumak manasında قَرَأْتُ الْقُرْآنَ, insanları toplamak anlamında ise قَرَأْتُ الْقَوْمَ denilir. أَقْرَأْتُ مِنْ أَهْلِي cümlesi kişinin ailesine yaklaştığını anlatır. Kadın hem hayız olduğunda hem de hayızlık döneminden çıkıp temizlik dönemine girdiğinde قَرَأَتِ الْمَرْأَةُ ya da أَقْرَأَتِ الْمَرْأَةُ diye söylenir. قَرْءٌ sözcüğü devenin gebe kaldığı ilk zamanları belirtir. مَا قَرَأَتْ هَذِهِ النَّاقَةُ سَلًى cümlesi devenin gebe kalmadığını anlatmak için kullanılır. Bu kelime zıt anlamlıdır. Öyle ki kadının hem temizlik hem de hayızlık dönemiyle ilgilidir. Kelimenin temel anlamı toplamak ve tutmaktır. Nitekim قَرْءٌ hem kadının temizlik döneminde karnında kanın toplanmasını hem de hayızlık döneminde de toplanmış olan bu kanı ifade eder. ʾIṣfehānī’ye göre قَرْءٌ temizlik döneminin bitip hayızlık dönemine girişi anlatır. Hayızlık vaktine giriş iki dönemin kesişme noktası olması sebebiyle قَرْءٌ kelimesi her iki dönemi karşılar. Buna göre hayızlığın başlangıç anına yakın olması sebebiyle temizlik dönemi mecâz yoluyla قَرْءٌ şeklinde isimlendirilmiştir (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 3/369-370; İbn Fāris, Mucmelu’l-Luġa, 750; el-Cevherī, eṣ-Ṣıḥāḥ, 1/64-65; ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 401-402; Muṣṭafavī, et-Taḥḳīḳ, 9/241-243).
Kur’ân’da bir defa geçmektedir (el-Baḳara 2/228). Bu kelimeden hem temizlik hem hayızlık dönemi anlaşılması sebebiyle Kur’an’daki manası konusunda ihtilaf edilmiştir. Hanefî âlimleri kelimenin “hayızlık dönemi”, Şâfiî ve Mâlikî âlimler ise “temizlik dönemi” anlamını tercih etmiştir (Muḳātil, Tefsīr, 1/194; Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān, 4/87-104; Rāzī, Mefātīḥu’l-Ġayb, 6/94-98; el-Kebīsī, Mevsūʿa, 10/124-129).
EL-MEḤĪḌ | الْمَحِيضُ
Sözlükte el-meḥīḍ الْمَحِيضُ kelimesinin kendisinden türediği ḥāḍa حَاضَ fiili “rahimden kan aktı” anlamına gelir. Temel anlamı ağaçtan zamkın sızması gibi bir şeyin içinden hafif bir akıntı olmasıdır. Semure ağacından kırmızı su ya da zamk aktığında حَاضَتِ السَّمُرَةُ denilir. Ayrıca sel taştığında حَاضَ السَّيْلُ diye ifade edilir. Bu anlam kadının rahminden sızan kanı belirtmek için de kullanılmıştır. Ancak zamanla kadının hayız olması manası daha yaygın hale gelmiştir. Hayız olmak, hayızlık, hayızlık zamanı ve hayızlık yeri مَحِيضٌ kelimesiyle anlatılır. Kanı çok fazla akıp durmayan kadın için مُسْتَحَاضَة, durumu hayızlı kadına benzediği için de lohusa kadına حَائِضٌ denilir (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 1/379; İbn Fāris, Muʿcem, 2/124; el-Cevherī, eṣ-Ṣıḥāḥ, 3/1073; ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 136; Muṣṭafavī, et-Taḥḳīḳ, 2/384-385).
Kur’ân’da dört yerde geçmektedir. Bu yerlerde hayız olmak/adet görmek ve hayız/adet manalarındadır (el-Baḳara 2/222; eṭ-Ṭalāḳ 65/4).
KARŞILAŞTIRMA
el-Ḳurūʾ ve el-meḥīḍ “âdet/hayız olmak” bakımından yakın anlamlı olsa da bu kelimeler arasında bazı farklar vardır. el-Kurūʾ hem hayızlık hem de temizlik dönemini anlatması açısından el-meḥīḍ sözcüğünden farklıdır. el-Ḳurūʾ asıl itibariyle kadının kanı görmesi ve hayızlık vaktinin gelmesidir. el-Meḥīḍ ise bu dönemin tümünü anlatır. Dolayısıyla hayızlığın başlangıcı için her iki kelimeyi kullanmak mümkünken hayızlığın devam ettiği dönemde sadece el-meḥīḍ kullanılabilir (ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 401-402; Muṣṭafavī, et-Taḥḳīḳ, 9/241-243).
الْقُرُوءُ | الْمَحِيضُ