EL-BAḤR | اَلْبَحْرُ
Sözlükte el-baḥr اَلْبَحْرُ “deniz” demektir. “Çok susamak ve genişletmek” anlamındaki بَحِرَ- بَحَرَ kökünden gelmektedir. Nitekim بَحِرَ الرَّجُلُ “Adam susadı.” ve بَحَرْتُ كَذَا “Şunu deniz kadar genişlettim.” manasındadır. Denize el-baḥr isminin verilmesi geniş ve derin olması sebebiyledir. Zira اِسْتَبْحَرَ فِي الْعِلْمِ ya da تَبَحَّرَ فِي الْعِلْمِ “İlimde derinleşti.”, تَبَحَّرَ فِي الْمَالِ “Malı genişledi (zengin oldu).” denilir. Bununla beraber tatlı ve yumuşak olan bir suyun sertleşip tadının bozulmasını anlatmak için اِسْتَبْحَرَ fiili kullanılır. رَجُلٌ بَحْرٌ ise bir kişinin cömert olmasını belirtir. Nitekim deniz, suyla dolup taştığı gibi o kişinin avucu da malı infak etmekle dolup taşmıştır. اَلْبُحَيْرُ küçük deniz ya da göl; اَلبُحْرَةُ ise çok geniş ve rakımı düşük yerdir. البَاحِرُ “kendisiyle konuşulduğunda korkup şaşkınca davranan ahmak” anlamında olup bu isim cehâletinin çokluğu sebebiyle ona verilmiştir. Aynı şekilde “genişleyen, yayılan, genleşen şeyler اَلْبَحْرُ ile nitelendirilir. Mesela adımlarını geniş atıp hızlı koşan, böylece akıp giden at için فَرَسٌ بَحْرٌ denilmektedir. Öte yandan اَلْبَحْرُ gerek tatlı gerekse tuzlu olsun çok suyu ifade etmek için kullanılır. Su tuzlu olduğunda أبْحَرَ الْمَاءُ denilmektedir. بَحَرَ fiilinin “yarmak, delmek, gedik açmak” gibi anlamları da vardır. بَحَرْتُ أُذُنَ النَّاقَةِ denildiğinde devenin kulağının delindiği ve yarıldığı kastedilmektedir. Cahiliyede kulağı delinen develere اَلْبَحِيرَةٌ denilir ve bu develere binilip yük yüklenmezdi (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 1/116; İbn Dureyd, Cemheratu’l-Luġa, 1/273; İbn Fāris, Muʿcem, 1/201-203; Cevherī, eṣ-Ṣıḥāḥ, 2/585-586; Ṣaʿīdī, el-İfṣāḥ, 501; İbnu’ş-Şecerī, Mā ʾİttefeḳa Lafzuhu, 51; Iṣfehānī, el-Mufredāt, 37).
Kur’an’da türevleriyle birlikte 42 yerde geçmektedir. Bu yerlerde ister tatlı ister tuzlu olsun geniş ve derin su havzası, deniz veya okyanus manasındadır (el-Baḳara 2/50, 164; el-Māʾide 5/96; el-Furḳān 25/53). (Muḥammed Dāvūd, Muʿcem, 104; Iṣfehānī, el-Mufredāt, 37).
EL-YEMM | اَلْيَمُّ
Sözlükte el-yemm اَلْيَمُّ “ucu bucağı görülmeyen deniz, okyanus” anlamındadır. “Denize atmak” manasındaki يَمَّ kökünden türemiştir. Nitekim bir kişi denize atıldığında قَدْ يُمَّ الرَّجُلُ denilir. Denize atılıp veya düşüp ölen kişi de اَلْمَيْمُومُ kelimesiyle anlatılır. el-Yemm deniz anlamının yanı sıra gerek suyu tuzlu gerekse tatlı olan nehirler için de kullanılmaktadır. Ancak bazı dilciler ise sadece tatlı su denizlerini ve nehirlerini el-yemm diye isimlendirmişlerdir (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 4/414; İbn Fāris, Muʿcem, 6/153; İbn Fāris, Mucmelu’l-Luġa, 3/940; Cevherī, eṣ-Ṣıḥāḥ, 5/2065; Ṣāḥib b. ʿAbbād, el-Muḥīṭ, 10/463; Iṣfehānī, el-Mufredāt, 552; Ṣaʿīdī, el-İfṣāḥ, 501; Muḥammed Dāvūd, Muʿcem, 103-105).
Kur’an’da sekiz yerde geçmektedir. Bu yerlerde şu manalardadır: 1. Nehir (Nil nehri) (Ṭā-Hā 20/39, 78; el-Ḳaṣaṣ 28/7, 40). 2. Deniz (el-ʾAʿrāf 7/136; Ṭā-Hā 20/78, 97). (Iṣfehānī, el-Mufredāt, 552; Muḥammed Dāvūd, Muʿcem, 104).
KARŞILAŞTIRMA
el-Baḥr ve el-yemm “deniz ve göl” manası bakımından yakın anlamlı olsa da bu kelimelerin arasında bazı farklar vardır. Kubeysī, el-baḥrı tuzlu ve durgun suların toplandığı yer; el-yemmi ise her iki kıyısında yerleşim yerleri bulunan deniz olarak tanımlamıştır. Ayrıca iki kelime arasında umûm-husûs ilişkisi vardır. el-Baḥr genişliği, çokluğu ve aşırı yayılmayı îma etmesine karşın el-yemm bu özellikleri taşımamaktadır. Her iki kelime de denizin yanı sıra nehirler için kullanılmaktadır. Ne var ki bu kelimeler arasında bir farkın bulunmadığı da nakledilmektedir (Necefī, et-Tuḥfetu’n-Niẓāmiyye, 182; İbnu’ş-Şecerī, Mā ʾİttefeḳa Lafzuhu, 492; Yesūʿī, el-Müncid, 11; Muḥammed Dāvūd, Muʿcem, 103-105; Kubeysī, Mevsūʿa, 12/627).
اَلْبَحْرُ | اَلْيَمُّ