ḲARḤ | قَرْحٌ
Sözlükte “silah ve benzeri bir cisimle yaralamak” anlamındaki ḳ-r-ḥ fiilinin mastarıdır. الْقَرْحُ “yara” الْقُرْحُ ise “yaranın verdiği acı” demektir. Aynı zamanda الْقَرْحُ deve yavrusunun kurtulamayacak düzeyde tutulduğu uyuz hastalığı anlamındadır. Maddi yara ve yaralanmaların yanı sıra mecazi bir kullanıma da sahiptir. Nitekim قَرِحَ قَلْبُهُ مِنَ الْحُزْنِ “Kalbi üzüntüden yaralandı.” cümlesi buna örnek teşkil etmektedir. اِقْتَرَحْتُ الْجَمَلَ daha önce üzerine hiç binilmemiş deveye ilk defa binmeyi ifade eder. Zira اِقْتَرَحَ sözcüğünün “daha önce kazılmamış bir yeri kazmak, bir eylemi ilk defa yapmak, icad etmek” anlamları da burayla ilişkilidir. الْقَرْحَةُ atın alnında bulunan beyaz kıllara ad olarak verilmiştir. Buna yakın bir şekilde sabah vakti için أَقَرَحُ kelimesi kullanılır ki bu zaman dilimi, gecenin karanlığının içinden aydınlığın ortaya çıkmasıdır. Kelimenin bu anlamı bir nesnede göze çarpan farklılığa işaret etmektedir. Nitekim قَرِيحَةُ الإِنْسَان insanın tabiatı ve karakteri anlamındaki bir terkiptir. الْقَرِيحَةُ tabiatı saf manasında olup الْمَاء الْقَارِح saf su demektir. الْقُرحَانُ ise ezdaddan olup hem yaralı ve hasta hem de çiçek ve veba gibi hastalıkların bulaşmadığı kişidir. (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 3/371-372; İbn Dureyd, Cemheratu’l-Luġa, 1/520; Ezherī, Tehzību’l-Luġa, 4/37-44; el-Cevherī, eṣ-Ṣıḥāḥ, 1/395-396; Zemaḫşerī, Esāsu’l-Belāġa, 2/64-65; ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 400)
Kur’an’da iki ayette üç kere geçmektedir (Ālu ʿİmrān 3/140, 172). Bu yerlerde “yaralanma ve bir sıkıntıya duçar olma” anlamlarındadır (Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān, 6/79, 241; Māverdī, en-Nuket, 1/426; ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 400).
CURḤ | جَرْحٌ
Sözlükte ceraḥa جَرَحَ “vurmak ve yaralamak” anlamındadır. Curḥ ise “vurmak, yaralamak, yara ve bir hastalığın deride bıraktığı iz” demektir. جَوَارِحُ الإِنْسَانِ insanın organlarını ifade etmek için kullanılan bir tabirdir. اِجْتَرَحَ عَمَلًا “Bir iş yaptı veya elde etti.” manasındadır. Bu anlamla irtibatlı olarak جَارِحَةٌ kuş ve köpek gibi eğitilen av hayvanlarına ad olarak verilmiştir. Zira bu canlılar, avcılara kazanç sağlamaktadır. Benzer bir gerekçeyle dişi atlar için de bu kelime kullanılmıştır. اِسْتَجْرَحَ/اِسْتِجْرَاحٌ bozmak, ifsad etmek ve kusur anlamındadır. Bu mana Abdülmelik b. Mervân’ın وَعَظْتُكُمْ فَلَمْ تَزْدَادُوا بِالْمَوْعِظَةِ إِلَّا اسْتِجْرَاحًا “Size nasihatte bulundum. Ancak nasihat yalnızca sizin bozgunculuğunuzu artırdı.” sözünde görülmektedir. (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 1/228; İbn Dureyd, Cemheratu’l-Luġa, 1/437; Ezherī, Tehzību’l-Luġa, 4/140/141; el-Cevherī, eṣ-Ṣıḥāḥ, 1/358; İbn Fāris, Muʿcem, 1/451; ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 90)
Kur’an’da türevleriyle birlikte dört yerde geçmektedir. Bu yerlerde şu anlamlardadır: 1. Yara (el-Māʾide, 5/45). 2. Eylemde bulunmak, kazanmak (el-Enʿām, 6/60; el-Cāsiye, 45/21). 3. Av hayvanları (el-Māʾide, 5/4). (Māverdī, en-Nuket, 2/15, 122; 5/264; ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 90; Ḥīrī, Vucūhu’l-Ḳurʾān, 99)
KARŞILAŞTIRMA
Ḳarḥ ve cerḥ “yara” manasını ifade etme bakımından yakın anlamlı kelimelerdir. Örneğin ḳarḥ ve cerḥ hem silah ve benzeri bir aletle bedende açılan yara hem de bir hastalığın bedende açtığı yara veya bıraktığı iz için kullanılır. Ancak bu kelimelerin arasında bazı farklar vardır. Ḳarḥ yaranın yanı sıra o yaranın insandaki acısını da ifade eden bir kelimedir. Dolayısıyla ḳarḥ hem somut hem de soyut anlamda, cerḥ sadece somut anlamlarda kullanılır. Cerḥ bedende yeni açılan yaraya, ḳarḥ ise bu yaranın sonraki aşamalarına ve sonucundaki durumuna işaret eder. Ḳarḥ kök anlamındaki özellikler dikkate alındığında bedende göze çarpan veya ayırt edici bir yara anlamında da kullanılabilir (Muṣṭafavī, et-Taḥḳīḳ, 9/254-255)
جَرْحٌ | قَرْحٌ