EL-CÛʿ | اَلْجُوعُ
Sözlükte el-cûʿ اَلْجُوعُ “açlık, midenin boş olmasından kaynaklanan his” demektir. “Midesi boş olmak ve acıkmak” anlamındaki جَاعَ fiilinden türemiştir. Nitekim birisinin acıkması قَدْ جَاعَ ve أَخَذَهُ الْجُوعُ ifadesiyle anlatılır. مَجَاعَةٌ kıtlık zamanına işaret eder ve رَجُلٌ جَائِعٌ وَجَوْعَانُ kişinin çokça acıktığını ifade eder. أَجِعْ كَلْبَكَ يَتَّبِعْكَ “Köpeğini aç bırak ki peşinde gezsin.” manasında bir meseldir (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 1/273; İbn Fāris, Muʿcem, 1/495; Cevherī, eṣ-Ṣıḥāḥ 3/1201; Iṣfehānī, el-Mufredāt, 103).
Kur’an’da beş yerde geçmektedir. Bu yerlerde şu manalardadır: 1. Acıkmak (Ṭā-Hā 20/118). 2. Açlık (el-Baḳara 2/155; Ḳurayş 106/4).
EL-MAḪMEṢA | اَلْمَخْمَصَةُ
Sözlükte el-maḫmeṣa اَلْمَخْمَصَةُ “açlık, karnın içeriye çekilmesine neden olan açlık” demektir. “Acıkmak; incelmek ve zayıf düşmek” manasındaki خَمَصَ fiilinden türemiştir. Nitekim خَمَصَ الْبَطْنُ خَمْصًا “O, acıktı.” ve خَمَصَهُ الْجُوعُ خَمْصًا “Açlıktan karnı içine geçti, dermanı kalmadı.” anlamındadır. el-Maḫmeṣa açlık zamanını da belirtir. Zayıf adam رَجُلٌ خَامِصٌ ve karnı zayıflıktan içeri geçen için اَلْخَمِيصُ kelimesi kullanılır (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 1/273; İbn Fāris, Muʿcem, 1/495; Cevherī, eṣ-Ṣıḥāḥ 3/1038; Iṣfehānī, el-Mufredāt, 159).
Kur’an’da iki yerde geçmektedir. Bu yerlerde “şiddetli açlık” manasındadır. el-Māʾide 5/3 ayeti haram kılınan yiyeceklerin, açlıktan ölme tehlikesinin bulunduğu bir zamanda zaruret miktarınca yenilebilmesinin mübahlığına işaret etmektedir. et-Tevbe 9/120 ayetinde ise Allah yolunda sıkıntı, zorluk ve açlığa maruz kalmaları halinde Hz. Peygamber’in yanında yer aldıklarında Medine halkına her türlü ecrin verileceğinden bahsedilmektedir.
EL-MESĠABE | اَلْمَسْغَبَةُ
Sözlükte el-mesġabe اَلْمَسْغَبَةُ “açlık, açlık zamanı” demektir. “Acıkmak” anlamındaki سَغِبَ fiilinden türemiştir. Nitekim bir kimse acıktığında سَغِبَ الرَّجُلُ ve acıkan kimse için سَاغِبٌ kullanılır. el-Mesġabe, yorgunlukla birlikte aç ve susuz olma halini de ifade eder (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 2/250; İbn Fāris, Muʿcem, 3/77; Cevherī, eṣ-Ṣıḥāḥ 1/147; Iṣfehānī, el-Mufredāt, 233; Zemaḫşerī, Esāsu’l-Belāġa, 1/457).
Kur’an’da bir yerde geçmektedir. Bu yerde “açlık zamanı” manasında olup bu dönemde yoksulu yedirip içirmenin faziletine, bunun sarp yokuşu aşmak gibi zor bir iş olduğu anlatılarak dikkat çekilmiştir (el-Beled 90/14) (İbn ʿĀşūr, et-Taḥrīr, 30/358).
KARŞILAŞTIRMA
el-Cûʿ, el-maḫmeṣa ve el-mesġabe “açlık” bakımından yakın anlamlı olsa da bu kelimelerin arasında bazı farklar vardır. el-Cûʿ, genel anlamıyla açlık hissidir. el-Maḫmeṣa; insanı zayıflatıp bitkin hale düşüren, etkisi bütün bedene sirayet eden ve belirgin şekilde hissedilen şiddetli açlıktır. Bu durumdaki insanın karnı içine çekilmiş bir halde olur. Bu sebeple açlığa delaleti el-cûʿ kelimesinden daha kuvvetlidir. el-Mesġabe ise susuzluk ve yorgunluğun eşlik ettiği açlıktır. Bir bölgede gıda maddelerinin tükendiği ve insanların darlık içinde olduğu kıtlık durumunu ifade eder (Muṣṭafavī, et-Taḥḳīḳ, 3/148, 5/162; Kubeysī, Mevsūʿa, 2/800).
اَلْجُوعُ | اَلْمَخْمَصَةُ | اَلْمَسْغَبَةُ