ŞEḲḲA | شَقَّ
Sözlükte ş-ḳ-ḳ َشَقَق “yardı, böldü” demektir. Nitekim “Bir şeyi yardım ve böldüm.” anlamında شَقَقْتُ الشَّيْءَ أَشُقُّهُ شَقًّا denilir. Odun vb. bir şeyden yarılıp ayrılan parçaya الشِّقَّةُ denilmiştir. Muhalefet etmek, karşı çıkmak anlamındaki الشِّقَاقُ sözcüğü bu kökten türemiştir. Çünkü bu kullanımda tarafların karşı karşıya gelerek parçalara bölündükleri veya birbirinden ayrılarak karşı bir cephe oluşturdukları tasavvur edilmiştir. Bu bağlamda söz birliği etmeyen topluluklar için انْشَقَّتْ عَصَا الْقَوْمِ ifadesi kullanılır. شِقٌّ ve مَشَقَّةٌ kelimelerinin zorluk ve güçlük anlamlarına gelmesi zorluğun insanı iki parçaya ayıran bir olgu olarak değerlendirilmesindendir. Buradan hareketle uzak yolculuk الشُّقَّةُ şeklinde isimlendirilmiştir. Dağın bir yamacına الشِّقُّ, dağdaki yarıklara الشَّقُوقُ ve iki yarım olarak tasavvur edildiğinden dolayı öz kardeşe أَشَقُّ denilmiştir (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 2/346-347; Ezherī, Tehzību’l-Luġa, 8/246-250; İbn Fāris, Mucmelu’l-Luġa, 2/498; Ebū’l-Beḳā, el-Kulliyyāt, 117).
Kur’ân’da türevleri ile birlikte 28 yerde geçmektedir. Bu yerlerde şu anlamlardadır: 1. Zorluk çıkarmak (el-Ḳaṣaṣ 28/27), zorluk ve meşakkat (er-Raʿd 13/34; en-Naḥl 16/17). 2. Yarılmak (Meryem 19/90). 3. Uzak ve zor sefer (et-Tevbe 9/42). 4. Muhalefet etmek, karşı karşıya gelmek (el-Baḳara, 2/137, 176) (Muḳātil, el-Vucūh ve’n-Neẓāʾir, 56-57; Dāmeġānī, Ḳāmūs, 467; Semīn el-Ḥalebī, ʿUmdetu’l-Ḥuffāz, 2/281).
FETEḲA | فَتَقَ
Sözlükte f-t-ḳ َفَتَق “bitişik olan bir şeyin birbirinden ayrılması” anlamına gelmektedir. Bundan dolayı ayrılan şey فَتْقٌ olarak ifade edilmektedir. فَتْقٌ ile رَتْقٌ sözcükleri zıt anlamlıdır. Hem bir topluluğun ayrılığa düşmesine hem de güneş ışınlarının karanlığı yarması ile ortaya çıkan sabah vaktine الْفَتْقُ denilmiştir. Bitkilerin toprağı yoğun bir şekilde yarıp ortaya çıktığı bolluk ve verimlilik seneleri أَعْوَامُ الْفَتَقِ olarak nitelendirilmiştir (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 3/300; İbn Dureyd, Cemheratu’l-Luġa, 1/404; Ezherī, Tehzību’l-Luġa, 9/62-64; İbn Fāris, Muʿcem, 4/471).
Kur’ân’da sadece bir ayette geçmektedir. Bu ayet كَانَتَا رَتْقًا فَفَتَقْنَاهُمَا şeklindedir (el-Enbiyā 21/30). Müfessirler gökle yer arasında hiçbir boşluk olmaksızın bitişik olduğunu, sonradan bunun “hava, yedi gök tabakası, yağmur” vb. bir unsurla ayrıldığını belirtmektedir. Diğer bir görüşe göre ise bu ayrılık, göğün yağmur yağdırması; yerin ise bitki çıkartması sûretiyle gerçekleşmiştir (Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān, 16/255-257; Ebū Ḥayyān, el-Baḥru’l-Muḥīṭ, 7/424-425; İbn ʿĀşūr, et-Taḥrīr, 17/53).
FERACE | َفَرَج
Sözlükte f-r-c فَرَجَ “yardı” anlamına gelmektedir. İki şey arasındaki yarığa الفُرْجَة ve الفَرْج; iki bacak arasındaki açıklığa الفَرْج denilmiştir. Zamanla kadınların avret mahalli kinaye yolu ile الفَرْج olarak ifade edilmiştir. Aynı şekilde gam ve tasadan sonraki rahatlama فَرْجَة diye isimlendirilmektedir. Bu bağlamda “Allah onun tasasını gidersin.” anlamında فَرَّجَ اللهُ غَمَّهُ şeklinde dua edilmektedir. Sır saklayamayan kişi ise رَجُلٌ فُرُجٌ olarak nitelendirilmektedir (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 3/309; İbn Fāris, Muʿcem, 4/498; İbn Sīde, el-Muḥkem, 7/397; Fīrūzābādī, Beṣāʾir, 4/178).
Kur’ân’da türevleri ile birlikte dokuz yerde geçmektedir. Bu yerlerde şu manalardadır: 1. İffet (el-Enbiyā 21/91). Bu anlam kinaye yolu ile avret mahalli için kullanılmaktadır. 2. Yarılmak, çatlamak (Ḳāf 50/6; el-Mürselāt 77/9). (Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān, 20/406).
FERAḲA | فَرَقَ
Sözlükte f-r-ḳ فَرَقَ “iki şeyin arasını ayırdı” anlamına gelmektedir. Saçın ortadan ayrıldığı yere الفَرْقُ; birbirinden ayrılan parça ya da topluluğa الفِرْقُ denilmektedir. Gece ile gündüzün arasını ayırdığı için sabaha الْفُرْقَانُ; hem doğum sancısından dolayı sürüden uzaklaşıp ayrılan ve yeri bilinmeyen deveye hem de meselelerin arasını ayırt eden kişiye الْفَارِقُ denilmektedir. Korku ve endişe anlamına gelen الفَرَقُ kelimesi bu kökten türemiştir. Bu kullanımda endişe haliyle adeta kalbin yarılması ve parçalanması anlamı göz önünde bulundurulmuştur (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 317-318; İbn Dureyd, Cemheratu’l-Luġa, 2/784-786; İbn Fāris, Muʿcem, 4/493; ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 377-378).
Kur’ân’da türevleri ile birlikte 72 yerde geçmektedir. Bu yerlerde şu manalardadır: 1. Taife, grup, fırka ve parça (et-Tevbe 9/12; eş-Şuʿarā 26/63). 2. Boşanmak (en-Nisā 4/130; eṭ-Ṭalāḳ 65/2). 3. Korkmak (et-Tevbe 9/56). 4. Hak ve batılı birbirinden ayıran her türlü şey (el-Baḳara 2/185; el-Enfâl 8/24). İman ile küfrün arasını ayırdığı için Bedir günü يَوْمَ الْفُرْقَانِ olarak nitelendirilmiştir (el-Enfāl 8/41). (Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān, 23/588; ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 377; İbnu’l-Cevzī, Nuzhe, 459-460).
FEṬARA | فَطَرَ
Sözlükte f-ṭ-r فَطَرَ “yarıp açtı, ayırdı, ortaya çıkardı, görünür kıldı” anlamlarına gelmektedir. Görünür kılma ve ortaya çıkarma eylemi ile açma ve yarma arasında bir anlam bağı mevcuttur. Zira açma ve yarma neticesinde bir şey ortaya çıkmaktadır. فَطَرَ نَابُ الْبَعِيرِ “Devenin azı dişleri çıktı.”, تَفَطَّرَتِ الأَرْضُ بِالنَّبَاتِ “Toprak bitkilerle yarıldı.” gibi kullanımlarda bunu görmek mümkündür. Aynı şekilde “yaratma, oluşturma ve ilk defa meydana getirme” anlamları bu kökten türemiştir. Bir bedevînin أَنَا فَطَرْتُهَا cümlesi “O kuyuyu ben açtım.” demektir (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 3/328-329; İbn Dureyd, Cemheratu’l-Luġa, 2/755; Ezherī, Tehzību’l-Luġa, 13/325-330; İbn Fāris, Muʿcem, 4/510; ʿAskerī, et-Telḫīṣ, 238; İbn Sīde, el-Muḥkem, 9/152; Zemaḫşerī, Esāsu’l-Belāġa, 2/28; Daḳīḳu’n-Naḥvī, ʾİttifāḳu’l-Mebānī, 221; Fīrūzābādī, Beṣāʾir, 4/200).
Kur’ân’da türevleri ile birlikte 20 yerde geçmektedir. Bu yerlerde şu manalardadır: 1. Yaratmak (er-Rūm 30/30). 2. Fıtrat (er-Rūm 30/30). 3. Yarılmak, çatlamak (el-Müzzemmil 73/18) (Muṣṭafavī, et-Taḥḳīḳ, 9/123-125).
FELAḲA | َفَلَق
Sözlükte f-l-ḳ َفَلَق “ayırdı ve yardı” anlamlarına gelmektedir “Bir şeyi yardım.” manasında فَلَقْتُ الشَّيْءَ denilir. Buradan hareketle karanlığın yarılmasıyla ortaya çıkan sabah vakti الْفَلَقُ şeklinde nitelendirilmektedir. Bu anlamı dikkate alınarak varlık sahasına adeta yarılıp çıkarılan bütün mahlukata الْفَلَقُ; ekmekten ayrılan kırıntılara ise ُالفَلْقَة denilmektedir. فَلَقَ اللهُ الْحَبَّ بِالنَّبَاتِ “Yüce Allah toprağı bitki ile yarıp çıkarttı.”, فَلَقَ الله الْفجْر “Yüce Allah sabah vaktini ortaya çıkarttı.”ifadelerinin kök mana ile bağlantısı vardır. Bu nedenle bu kelimeye “yaratma, varlık sahasına çıkarma” anlamı verilmiştir (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 3/338; İbn Fāris, Muʿcem, 4/452; İbn Sīde, el-Muḥkem, 6/419-420).
Kur’ân’da türevleri ile birlikte dört yerde geçmektedir. Bu yerlerde şu anlamlardadır: 1. Yaratmak, çatlatıp yarmak, yarılmak (el-Enʿām 6/95-96; eş-Şuʿarā 26/63). 2. Sabah, sabah vakti. (Zemaḫşerī, el-Keşşāf, 4/820).
MEḪARA | َمَخَر
Sözlükte m-ḫ-r مَخَرَ “yardı ve yarıp açtı” manasına gelmektedir. Geminin yüzerken suyu yarması مَخَرَتِ السَّفِينَةُ الْمَاءَ şeklinde belirtilir. “Suyu toprağa saldım.” anlamındaki مَخَرْتُ الْأَرْضَ cümlesi suyun toprağı yarmasına, “Rüzgara karşı koydum.” manasındaki اسْتَمْخَرْتُ الرِّيحَ cümlesi ise rüzgara karşı koyarak adeta onu yarmaya delalet eder. Suyu yarıp geçtiği için yüzücüye de الْمَاخِرُ denilmiştir. Sapanla toprağı sürme ve yarma faaliyeti مَخَرَ اَلْأَرْضَ diye ifade edilir (İbn Fāris, Muʿcem, 5/303; Semīn el-Ḥalebī, ʿUmdetu’l-Ḥuffāz, 4/77).
Kur’ân’da iki yerde geçmektedir. Bu yerlerde مَوَاخِرَ şeklinde gelmekte olup gemilerin denizde akıp gitmesi ve suyu yararak ilerlemesi (en-Naḥl 16/14; Fāṭır 35/12) anlamındadır (Ḳurṭubī, el-Cāmiʿ, 12/302-303).
KARŞILAŞTIRMA
Şeḳḳa, feteḳa, ferace, feraḳa, feṭara, feleḳa ve meḫara kelimeleri “yarmak ve ayırmak” manası bakımından yakın anlamlı olsa da bu kelimelerin arasında bazı farklar vardır. Şeḳḳa, somut ve soyut fark etmeksizin mutlak anlamda yarılmak ve açılmak demektir. Bu bakımdan mecaz yoluyla insanların arasındaki fikri ayrışmaya delalet eder. Bu kullanımda parçalanma ve dağılmanın meydana gelmesi zorunlu değildir. Feteḳa, رتق kelimesinin zıddı olarak kullanılır ve birleşik bir şeyin ayrılması anlamını taşımaktadır. Ferace, soyut veya somut olarak kullanılıp iki şey arasındaki herhangi bir yarık ve çatlakla ilgilidir. Kur’an’daki kullanımı ise genellikle iffatle ilişkilidir. Feraḳanın, yarılma manası daha yaygındır. İki şey arasındaki mutlak ayrılık ve yarılmayı ifade eder. Feṭarada ise yarmak manası ile birlikte bir şeyi ortaya çıkarmak ve görünür kılmak anlamı mevcuttur. Bu da temelde yok olan bir şeyi vücuda getirmek demektir. Feleḳa, ayrılmak demek olup temelde önemli durumları anlatmak için kullanılır. Bundan dolayı savaş vb. ciddi hadiseler ُالفِلْق olarak isimlendirilmiştir. Meḫara sözcüğünde hareket hâlinde olan bir şeyin yarıp geçmesine bir vurgu vardır (ʿAskerī, el-Furūḳu’l-Luġaviyye, 133-134; ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 377; Ebu’s-Suʿūd, İrşād, 4/469; Muṣṭafavī, et-Taḥḳīḳ, 9/48, 76, 11/50, 12/58, 13/184; el-Kebīsī, Mevsūʿa, 9/315, 442, 445, 507).
شَقَّ | فَتَقَ | فَرَجَ | فَرَقَ | فَطَرَ | فَلَقَ | مَخَرَ