BEḤAS̱E | بَحَثَ
Sözlükte beḥas̱e بَحَثَ “toprağı veya buna benzer bir şeyi eşmek” demektir. Hareket hâlinde iken ayakları ile toprağı eşip arkaya atan develer اَلْبَحُوثُ olarak adlandırılır. Bu anlamından hareketle saklı veya bilinmeyen bir şeyi keşfetmek için yapılan her türlü araştırma ve incelemeleri ifade etmektedir. Nitekim münafıkların, müslümanlara yönelik gizli planlarını ortaya koymasından dolayı Tevbe suresine اَلْبَحُوثُ adı verilmiştir (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 1/115; İbn Fāris, Muʿcem, 1/204; İbn ʿAṭiyye, el-Muḥarraru’l-Vecīz, 3/149; Semīn el-Ḥalebī, ʿUmdetu’l-Ḥuffāz, 1/160).
Kur’ân’da sadece bir yerde (el-Māʾide 5/31) geçmektedir. Bu yerde Hâbil ve Kâbil kıssası bağlamında karganın, ölen kuşu gömmek için toprağı eşelemesi anlatılmıştır (Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān, 8/340-345).
TECESSESE | تَجَسَّسَ
Sözlükte tecessese تَجَسَّسَ fiilinin kökü olan c-s-s جَسَسَ “bir şeyi hafifçe elle yoklamak, incelemek ve tanımak” demektir. Nitekim جَسَسْتُ الْعِرْقَ جَسًّا cümlesi birisinin sağlıklı olup olmadığını belirlemek için onun nabzına bakmayı anlatır. Bilgi toplayan kimse اَلْجَاسُوسُ; bilgi toplamaya aracılık ettiği için insanın beş duyu organı da الجَوَاسُّ olarak isimlendirilir. Tecessus gizli halleri araştırmaktır. Bu araştırma daha çok şer ve kötü durumlarla ilgilidir (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 1/241; İbn Dureyd, Cemheratu’l-Luġa, 1/88; Ezherī, Tehzību’l-Luġa, 10/448; İbn Fāris, Muʿcem, 1/414; Zemaḫşerī, Esāsu’l-Belāġa, 1/139; Muḥammed Dāvūd Muʿcemu’l-Furūḳ, 181).
Kur’ân’da sadece bir yerde (el-Ḥucurāt 49/12) geçmektedir. Bu yerde başkalarının gizli hallerini, kusurlarını ve ayıplarını araştırmanın yasaklandığı bir bağlamda kullanılmıştır (Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān, 21/374).
TEḤARRĀ | تَحَرَّى
Sözlükte teḥarrā تَحَرَّى fiilinin kökü olan ḥ-r-y حَرَيَ “bir şeye yaklaşmak ve yönelmek; dönmek; sıcaklık” anlamlarına gelmektedir. أَنْتَ حَرًى أَنْ تَفْعَلَ كَذَا ifadesi bir işe yönelmeyi; حَرَى الشَّيْءُ bir şeyin dönmesini ve azalmasını anlatır. حَرْوٌ/حَرَاوَةٌ ise hardal gibi acı bir baharatın yenmesiyle ağızda oluşan sıcaklık ya da acılıktır. Teḥarrā ise “teftiş etmek, araştırmak, doğruya ulaşmak için üstün bir gayret sarf etmek” demektir. Nitekim kıble yönünü araştırmak تَحَرِّي diye isimlendirilir (İbn Fāris, Muʿcem, 2/47-48; ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 115; Semīn el-Ḥalebī, ʿUmdetu’l-Ḥuffāz, 1/398-399; Muṣṭafavī, et-Taḥḳīḳ, 2/240-242).
Kur’ân’da sadece bir yerde (el-Cinn 72/14) geçmektedir. Bu yerde Müslüman cinlerden söz edilmekte olup onların hidayete erişmek için üstün bir gayret sarf etmeleri anlatılmaktadır. (Beġavī, Meʿālimu’t-Tenzīl, 8/241; Semīn el-Ḥalebī, ʿUmdetu’l-Ḥuffāz, 1/398-399).
TEḤASSESE | تَحَسَّسَ
Sözlükte teḥassese تَحسَّسَ fiilinin kökü olan ḥ-s-s حَسَسَ iki asli anlama sahiptir. Birincisi hem soğuk ve doğum gibi sebeplerle acı çekme hem de acı çekerken sızlanmadır. İkincisi öldürmek ve diğer yollarla birisine üstün gelmektir. Buna göre ḥ-s-s “öldürmek ve hissetmek” manalarında da kullanılmaktadır. Nitekim öldürülen kişiye اَلْحَسِيسُ; duyu organları ile duymaya ve kavramaya اَلْحِسُّ; beş duyu organına اَلْحَوَاسُّ denilmektedir. Teḥassus ise duyu organları aracılığıyla bir şeyi araştırmak ve incelemektir (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 1/316; İbn Fāris, Muʿcem, 2/9-10; Rāzī, Mefātīḥu’l-Ġayb, 18/202-203; Semīn el-Ḥalebī, ʿUmdetu’l-Ḥuffāz, 1/408; Muṣṭafavī, et-Taḥḳīḳ, 2/254-257).
Kur’ân’da türevleri ile birlikte altı yerde geçmektedir. Bu yerlerde şu manalardadır: 1. Beş duyu organıyla araştırmak veya mutlak anlamda hissetmek, görmek, bilmek ve tanımak (Ālu ʿİmrān 3/52; Yūsuf 12/87; Meryem 19/98). 2. Cehennemden gelen uğultu ve sesler (el-Enbiyā 21/102). 3. Öldürmek ve yok etmek (Ālu ʿİmrān 3/152). (Dāmeġānī, Ḳāmūs, 129-130; Semīn el-Ḥalebī, ʿUmdetu’l-Ḥuffāz, 1/408; Muṣṭafavī, et-Taḥḳīḳ, 2/254-257).
TEFAḲḲADE | تَفَقَّدَ
Sözlükte tefaḳḳade تَفَقَّدَ fiilinin kökü olan f-ḳ-d فَقَدَ “mevcut olan bir şeyin kaybolması, yok olması” demektir. Çocuğunu veya kocasını kaybeden kadın الْفَاقِدُ şeklinde isimlendirilmiştir. Tefaḳḳade ise “kaybolan bir şeyi araştırmak” manasına gelir. ʾIṣfehānī, tefaḳḳadenin “bir şeyin kaybolduğunu bilme” anlamını içerdiğini belirtmiştir (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 3/331-332; İbn Fāris, Muʿcem, 4/443; ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 383).
Kur’ân’da türevleriyle birlikte üç yerde geçmektedir. Bu yerlerde şu anlamlardadır: 1. Hz. Yusuf kıssasında melikin su kabının kaybolması (Yūsuf 12/71-72). 2. Hz. Süleyman’ın kuşları teftiş ederken kayıp olanları araması (en-Neml 27/20) (el-Kebīsī, Mevsūʿa, 9/473-476).
CĀSE | جَاسَ
Sözlükte cāse جَاسَ “bir şeyin içinden ve arasından geçmek, dolaşmak” demektir. Nitekim جَاسُوا خِلَالَ الدِّيَارِ cümlesinde “evlerin içinde/arasında dolaşmak” manası vardır. Buradan hareketle “aramak, araştırmak” anlamında kullanılmıştır (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 1/272; Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān, 14/471; İbn Fāris, Muʿcem, 1/495; Rāzī, Mefātīḥu’l-Ġayb, 20/157; Ebū Ḥayyān, el-Baḥru’l-Muḥīṭ, 6/4).
Kur’ân’da sadece bir yerde (el-İsrā 17/5) geçmektedir. Bu yerde düşmanları tarafından İsrâiloğullarının evlerine girildiği ve onların öldürülmesi için her tarafın iyice arandığı anlatılmaktadır (Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān, 14/470-471).
KARŞILAŞTIRMA
Beḥas̱e, tecessese, teḥarrā, teḥassese, tefaḳḳade ve cāse “aramak ve araştırmak” manası bakımından yakın anlamlı olsa da bu kelimelerin arasında bazı farklar vardır. Beḥas̱e saklı veya bilinmeyen bir şeyi keşfetmek için yapılan bütün araştırma ve incelemeleri ifade etmektedir. Tecessese dokunarak veya daha çok el yordamıyla bir şeyi aramak, gizli bir şeyi elde etmek için araştırma yapmaktır. Teḥarrā üstün bir gayret ve çaba harcayarak araştırmaktır. Teḥassese beş duyu organı vasıtasıyla aramak ve araştırmaktır. Tefaḳḳade kaybolan veya zayi olan bir şeyi araştırmaktır. Cāse ise dolaşarak ve gidip gelerek aramak ve araştırmak için kullanılır. Teḥassese beş duyu organı vasıtasıyla aramak ve araştırmak bakımından daha umumi bir mana ifade ederken tecessese bir duyu organıyla bilgi elde etme itibariyle daha özel bir anlam içerir. Teḥassese genellikle hayırlı işlerde iken tecessese iyi olmayan ve güzel görülmeyen işlere dairdir (ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 93; el-Kebīsī, Mevsūʿa, 1/519; 2/594, 797; 3/216, 276; Muḥammed Dāvūd Muʿcemu’l-Furūḳ, 181).
بَحَثَ| تَجَسَّسَ | تَحَرَّى | تَحَسَّسَ | تَفَقَّدَ | جَاسَ