Zina Yapan Kimse

الَزِّانَى | اَلْفَاحِشَةُ | اَلْمُسَافِحُ | مُتَّخِذُ أَخْدَانٍ | اَلبَغِيُّ

Müellif: Mehmet Zülfi Cennet
Yayınlanma Tarihi: 03.07.2022            

EZ-ZĀNĪ | الزِّانَى 

Sözlükte zānī الزِّانِي “nikâhsız cinsel ilişkide bulunmak, yakınlaşmak, sıkıştırmak, bir şeye tırmanmak veya yükselmek” anlamlarına gelen z-n-y زَنَيَ kökünden türeyen bir isimdir. Şair Ferezdaḳ bir şiirinde söylediği مَنْ يَزْنِ يُعْرَف زِنَاؤُه “Kim zina ederse onun zinası bilinir.” sözüyle nikâhsız cinsel ilişkiyi anlatmıştır. Bu ilişki sonucunda doğan herhangi bir çocuk için وَلَدٌ زَنْيَة/زِنْيَة ifadesi kullanılmıştır. Yaklaşmak anlamında “Falan kişinin yaşı elliye yaklaştı.” زَنَأَ فُلانٌ لِلْخَمْسِين denilmektedir. Bu kök زَنَأَ عَلَيْهِ cümlesinde olduğu gibi birisini sıkıştırmayı ya da idrarı sıkışmış olmayı ifade eder. زَنَئْتُ فِي الجَبَل cümlesinde dağa tırmanmak ve yükselmek anlamları vardır. زَنَيَ  filindeki “gayri meşru cinsel ilişkide bulunma” şeklindeki temel anlam ile diğer anlamlar arasındaki ilişki “tabii ve doğru oluşumun dışında hareket etme” manasında birleşmektedir.  (Ezherī, Tehzību’l-Luġa, 13/259-261; İbn Fāris, Muʿcem, 3/26-27; ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 215; Zemaḫşerī, Esāsu’l-Belāġa, 1/424-425; el-Munāvī, et-Tevḳīf, 187; Muṣṭafavī, et-Taḥḳīḳ, 4/373). 

Kur’an’da z-n-y kökünen türeyen kelimeler dokuz yerde geçmektedir. Bu yerlerde sadece “nikahsız gayri meşru cinsel ilişkide bulunmak” anlamındadır. Bu anlamıyla Kur’an’da zina yapmayı yasaklama (el-Furḳān 25/68; el-Mumteḥine 60/12), zinaya kesinlikle yaklaşılmaması (el-İsrāʾ 17/32) ve zina yapana verilecek ceza (en-Nūr 24/2) bağlamlarında yer almaktadır (Muḳātil, Tefsīr, 2/529, 3/182-183; İbn ʿĀşūr, et-Taḥrīr, 15/90).

EL-FĀḤİŞE | الْفَاحِشَةُ

Sözlükte fāḥişe الفَاحِشَة kelimesi “haddi aşma, söz ya da amel açısından iğrenç ve çirkin tavır, rahatsız edici küstahça konuşma, sövme, müstehcenlik, günah, zina ve cimrilik” anlamlarına gelen f-ḥ-ş kökünden türeyen bir isimdir. Bir kimse haksız ve kötü bir söz ettiğinde الرَجُلُ أَفْحَشَ denilir. Bu nedenle eylemde ve söylemde hakka uygun olmayan her iş fāḥişe diye isimlendirilir. Fāḥiş, كُلُّ شَيْءٍ جَاوَزَ حَدَّهُ وقَدْرَهُ cümlesinde ifade edildiği üzere, olması gereken sınırı ve miktarı aşan her şey olarak tanımlanır. Meşru sınırı aşması nedeniyle hem zina eden kişiye hem de cimriye fāḥiş/fāḥişe adı verilir. Çünkü cimrilik, olması gerekenin dışında bir davranıştır  (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 3/304; Ezherī, Tehzību’l-Luġa, 4/188; İbn Fāris, Muʿcem, 4/478; el-Cevherī, eṣ-Ṣıḥāḥ, 3/1014; ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 373-374). 

Kur’ân’da f-ḥ-ş kökünden türeyen kelimeler 21 yerde geçmektedir. Bu kelimeler genellikle gayri ahlâkî ve çirkin görülen davranışların ve sözlerin bütününü ifade etmektedir. Fāḥişe sözcüğünün Kur’ân’daki kullanımları şu şekildedir: 1. Rahatsız edici, eziyet verici konuşmalar ve kadının dikbaşlılığı (en-Nisāʾ 4/19; eṭ-Ṭalāḳ 65/1). 2. Fitne/fesadı ve müstehcenliği yayma girişimi (en-Nūr 24/19). 3. Çirkin ve büyük günah (en-Nisāʾ 4/22; el-Aʿrāf 7/28; en-Naḥl 16/90; en-Nūr 24/21; el-Aḥzāb 33/30). 4. Zina (en-Nisāʾ 4/25; el-İsrāʾ 17/32). 5. Erkek erkeğe  ilişki (eşcinsellik) (el-Aʿrāf 7/80; en-Neml 27/54; el-ʿAnkebūt 29/28). 6. Cimrilik (el-Baḳara 2/268) (Muḳātil, Tefsīr, 1/223, 597; Zemaḫşerī, el-Keşşāf, 2/436, 439, 3/270, 465, 515, 4/277-278, 462, 546).

EL-MUSĀFİḤ | المُسَافِحُ 

Sözlükte musāfiḥ المُسَافِحُ “bir şeyi dökmek, zayi etmek ve suyun akıtılması” anlamlarına gelen s-f-ḥ سَفَحَ kökünden türeyen bir isimdir. Çoğulu سُفُوحٌ olan bu kelime سَفْحُ الدَّمْعِ/الدَّمِ terkibinde gözyaşının akması ve kanın dökülmesi anlamında kullanılmıştır. Dağın eteğinden yatağına doğru suyun akıp birikmesini anlatmak için سَفْحُ الجَبَلِ denilmiştir. Müşâreket/işteşlik anlamı veren müfāʿale veznindeki musāfiḥ kelimesi, taraflardan her birinin zina eylemine katılmasını anlatır. Çünkü zina eyleminin faillerinden her biri suyunu (meni) akıtarak zayi eder. Bu nedenle سِفاَح/مُسَافَحَة  “nikâh akdi olmaksızın şehvet suyunun akıtılması” diye tanımlanmıştır (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 2/250; Ṣāḥib b. ʿAbbād, el-Muḥīṭ, 3/212-213; İbn Fāris, Muʿcem, 3/81; el-Cevherī, eṣ-Ṣıḥāḥ, 1/375; Zemaḫşerī, Esāsu’l-Belāġa, 1/457).

Kur’ân’da s-f-ḥ kökünden türeyen kelimeler dört yerde geçmektedir. Bu yerlerde iki anlamdadır: 1. Irzını ve namusunu açık-gizli her durumda koruyan anlamındaki muḥṣan مُحْصَن kelimesinin zıddıdır. Dolayısıyla musāfiḥ iffet sınırlarını aşarak zina eden ve zinayla ilişkili eylemleri alenen yapan kimsedir (en-Nisāʾ 4/24-25; el-Māʾide 5/5). 2. Haram kılınan yiyeceklerden biri olarak “akıtılmış kan” (el-Enʿām 6/145) (Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān, 6/584, 602-603, 8/148; Zemaḫşerī, el-Keşşāf, 2/56, 60, 406; Muṣṭafavī, et-Taḥḳīḳ, 5/164). 

 MUTTEḪİẔU EḪDĀN | مُتَّخِذُ أَخْدَانٍ 

Mutteḫiẕu eḫdān “bir şeyi edinmek” anlamına gelen itteḫaẕe إِتَّخَذَ fiilinin ism-i fâili olan mutteḫiẕ مُتَّخِذ ile eḫdān أَخْداَن kelimelerinden oluşan bir isim tamlamasıdır. Hem eril hem dişil olarak kullanılan eḫdān, “arkadaş, gizli dost, sırdaş ve sürekli beraberlik” anlamlarına gelen خِدْن sözcüğünün çoğuludur. Ḫidn, genellikle şehevî arzularını gidermeye yönelik gizli dost edinen kimseyi ifade eder. Kadın veya cariye ile gizlice görüşüp konuşan ve bu dostluğunu devam ettiren kimse için “kadının dostu” anlamında خِدْنُ الجَارِيَة/الْمَرْأَةِ; gizli ve açık her işinde dostuyla beraber olan kimseye de خِدَان/خَدِين denilmiştir (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 1/393; İbn Fāris, Muʿcem, 2/163; el-Cevherī, eṣ-Ṣıḥāḥ, 5/2107-2108; ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 144).

Kur’ân’da mutteḫiẕu eḫdān tamlaması iki yerde (en-Nisāʾ 4/25; el-Māʾide 5/5) geçmektedir. Cahiliye toplumunda gayri meşru bir ilişki yaşamak için gizli dost edinme âdeti vardı. İslam bu çirkin âdeti yasakladı. Bu bağlamda mutteḫiẕu/mutteḫiẕetu eḫdān ifadesi, namusunu koruyan iffetli kadın ve erkeğin karşıtı olarak kullanılmıştır (Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān, 6/602-605, 8/148; Zemaḫşerī, el-Keşşāf, 2/60. 200; ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 144; Muṣṭafavī, et-Taḥḳīḳ, 3/35-36).

EL-BEĠİYY | البَغِيّ

Sözlükte beġiyy البَغِيّ “şiddetli bir şekilde arzulama ve haktan sapma” manalarına gelen b-ġ-y kökünden türeyen bir isimdir. Olması gerekenin dışına çıkıp haddi aşan her kişiye beġiyy denir. Örneğin kadının zina ettiğini ifade etmek için بَغَتِ المَرْأَةُ بِغَاءً ifadesi kullanılır. Bu anlamda gayrimeşru ilişki sonucu doğan çocuk ise البِغْيَة diye isimlendirilir. Bu eylemi ücret karşılığında aleni olarak yapan ve erkeklere arzu duyan kadına fâhişe anlamında beġiyy denilmiştir. Çoğulu بَغَايَا  şeklindedir. Arap dilinde sadece kadınlar için kullanıldığından müennes formu yoktur (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 1/153; el-Cevherī, eṣ-Ṣıḥāḥ, 6/2281-2282; Zemaḫşerī, Esāsu’l-Belāġa, 1/70; İbn ʿĀşūr, et-Taḥrīr, 18/222; Muṣṭafavī, et-Taḥḳīḳ, 1/333).

Kur’ân’da b-ġ-y kökü “zina veya zina yapan fahişe” anlamında üç yerde geçmektedir. Bu yerlerde Hz. Meryem’in kendisinin ve annesinin zina eden bir fahişe olmadığı (Meryem 19/20, 28); iyi olan köle ve cariyelerin evlendirilmesi ve iffetli kalmak isteyen cariyelerin ise zinaya zorlanılmaması gerektiği bağlamında zikredilmiştir (en-Nūr 24/33). (Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān, 15/489, 525; 17/290; İbn ʿAṭiyye, el-Muḥarraru’l-Vecīz, 6/17, 28). 

KARŞILAŞTIRMA

Zānī, fāḥişe, musāfiḥ, mutteḫiẕu eḫdān ve beġiyy kelimeleri “zina yapan kimse” manası bakımından yakın anlamlı olsa da bu kelimelerin arasında bazı farklar vardır.  Niteliği ve şekli fark etmeksizin nikâhsız herhangi bir cinsel ilişki genellikle zinā olarak isimlendirilmiştir. Haddi aşmışlığı ve haramlığı örf ve şer‘an apaçık olan her türlü günaha fāḥiş denir. Dolayısıyla fāḥişe lafzı zina dâhil olmak üzere her türlü sapkınlığı kapsamaktadır. Netice itibariyle her zinā eylemi fuḥşiyāttır ama her fuḥşiyāt zinā değildir. 

Musāfiḥ sürekli olarak zina ve zinayla ilişkili eylemlerde bulunan kişi için kullanılır. Dolayısıyla zānī ve fāḥişe kelimeleri, bu eylemi bir anlık yapan kişi için; musāfiḥ ise alenen ve devamlı bir şekilde yapan kişi için kullanılır. Mutteḫiẕu eḫdān ifadesi, nikâhsız ve gayrimeşru ilişki açısından zānī ve fāḥişe kelimelerinin anlam çerçevesine dâhildir. Ancak zina ve şehevî arzuların giderilmesine yönelik sürekli ve gizli beraberliği ifade etmesi bakımından diğerlerinden ayrılmaktadır. Zānī, fāḥişe, musāfiḥ ve mutteḫiẕu eḫdān sözcüklerinin işaret ettiği kişilerin eylemi maddi bir karşılık olmaksızın istek ve onayla gerçekleşir. Ancak beġiyy bir meslek olarak alenî ve bir ücret karşılığında yapılan fâhişeliktir. Nitekim cahiliye döneminde beġiyy olanlar, açıkça bilinsinler diye evlerinin üzerine bir bayrak dikerlerdi (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 1/393; Zemaḫşerī, el-Keşşāf, 2/60; İbn ʿĀşūr, et-Taḥrīr, 18/146-147, 222; Muṣṭafavī, et-Taḥḳīḳ, 3/35; 5/164; 9/36-67; el-Kebīsī, Mevsūʿa, 5/535-539).  

 

İlişkili Maddeler