Büyütmek - Yetiştirmek

أنْبَتَ | أنْشَأَ | رَبَّى | كَفَّلَ

Müellif: Rukiye Çelebi
Yayınlanma Tarihi: 11.03.2023            

ʾENBETE | أنْبَتَ

Sözlükte nebete َنَبَت “bitkilerin büyümesi ve gelişmesi” anlamındadır. Bu fiil ağaç gibi kalın gövdeli veya ot gibi ince ve zayıf bitkilerin kendi mahallinin dışına doğru gelişerek taşmasını ifade eder. Daha çok yerde yetişen ve gövdesi olmayan bitkiler için kullanılsa da insan ve hayvanın büyüyüp gelişmesini de anlatır.  أنْبَتَ اللهُ النَّبَاتَ إنْبَاتًا “Allah bitkileri bitirdi.” demektir. اَلرَّجُلُ يُنَبِّتُ الْحَبَّ تَنْبِيتًا cümlesi “Kişi tohumu toprağa ekti.” manasındadır. Mecazî olarak da çocuğun yetiştirilip büyütülmesi anlamındadır. اَلرَّجُلُ يُنْبِتُ الْجَارِيَةَ  cümlesi birisinin bir kız çocuğunu besleyip büyütmesi ve bakımını yapmasına işaret eder (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn 4/180; İbn Fāris, Muʿcem, 5/378; ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 480; Muṣṭafavī, et-Taḥḳīḳ, 12/19-20). 

Kur’an’da türevleriyle birlikte 26 ayette geçmektedir. Bu yerlerde şu manalardadır: 1. Birini besleyip büyütmek, yetiştirmek (el-Ḥicr 15/19). 2. Tohumun dal, budak çıkarması (el-Baḳara 2/261). 3. Yaratmak, var etmek (Nūh 71/17). Bu, istiare yollu bir kullanımdır. Ayette bu kökten gelen bir kelimenin kullanılması suretiyle insanın yaratılışıyla bitkinin topraktan bitirilmesi arasında benzerlik kurulmuştur. Böylece insanın sonradan yaratılmış olduğu daha vurgulu biçimde anlatılmış olmaktadır. 4. Bitki. (el-Aʿrāf 7/58) (Zemaḫşerī, el-Keşşāf, 6/217; Ebū Ḥayyān, el-Baḥru’l-Muḥīṭ, 2/313; Ebu’s-Suʿūd, İrşād, 1/399). 

ʾENŞEEʾ | أَنْشَأَ

Sözlükte neşeeʾ نَشَأَ “yetişmek, büyümek, yükselmek, gelişmek” manalarına gelmektedir. Nitekim نَشَأَ فُلَانٌ, “Falan adam yetişti.” ve نَشَأَ السَّحَابُ, “Bulutlar yükseldi.” anlamındadır. اَلنَّاشِئُ büyüyüp yetişen genç;  نَشْأَةٌ ve نَشْأٌ ise eğitmek ve bir şeyi meydana getirmektir. ʾEnşee أَنْشَأَ ise “ilk kez yapmak, ortaya çıkarmak” demektir. أَنْشَأَ فُلَانٌ حَدِيثًا cümlesi birisinin bir söz söylemesini belirtir. ُاَلْإِنْشَاء bir şeyin var edilmesi ve eğitimden geçirilmesidir. Çoğunlukla canlı varlıklar için kullanılmaktadır. Yine “Rüzgarı içime çektim.” manasındaki اِسْتَنْشَأْتُ الرِّيحَ ifadesi de kelimenin “yükselme-yükseltme” anlamını destekler. Çünkü havayı içine çeken çeken kişi onu burnuna doğru yükseltmiş olur (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 4/ 220; İbn Fāris, Muʽcem, 5/428;ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 493-494; Muṣṭafavī, et-Taḥḳīḳ, 12/128-130). 

Kur’an’da türevleriyle birlikte 28 yerde geçmektedir. Bu yerlerde şu manalardadır: 1. Yaratmak, var etmek, meydana getirmek (el-Enʿām 6/6, 98; Hūd 11/61). 2. Büyütmek, yetiştirmek (ez-Zuḫrūf 43/18). 3. Gece uykusundan uyanıp kalkmak. el-Müzzemmil 73/6 ayetinde ibadet için yatağından kalkan kişinin kendisini eğitmek ve terbiye etmek için ayağa kalkmasının etkili olduğu anlatımıştır. (Muḳātil, el-Vucūh ve’n-Neẓāʾir, 106; Hārūn b. Mūsā, el-Vucūh ve’n-Neẓāʾir, 276; İbn ʿAṭiyye, el-Muḥarraru’l-Vecīz, 7/538; 8/442).

RABBĀ | رَبَّى

Sözlükte rabā رَبَا “artma ve yükseltme” anlamındadır. Bir şey arttığında رَبَا الشَّيْءُ şeklinde söylenir.  اَلرَّابِيَةُ zemine göre biraz kabarık olan tümseğe,  ُاَلرِّبْوَة ise yüksekçe yere denilir. Toplu halde bulunması nedeniyle çok para اَلرَّبَبُ, ana malda meydana gelen artış da اَلرَّباَ ile ifade edilir. Rabbā رَبَّى fiili maddi ve manevi olarak artma özelliği taşıyan tüm varlıklar için kullanılır. Bir kimsenin yetiştirilip büyütülmesini ifade etmede rabbānın kullanılması, terbiye edip büyütmenin de bir artışı ifade etmesindendir. Toprağın suyla teması sonucunda kabararak canlanması durumunda olduğu gibi bir varlığın başka bir varlıktan faydalanması rabbā ile anlatılır (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 2/94; İbn Fāris, Muʿcem, 2/382-283; ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 189; Muṣṭafavī, et-Taḥḳīḳ, 4/38).  

Kur’an’da türevleriyle birlikte 20 yerde geçmektedir. Bu yerlerde şu manalardadır: 1. Kabarmak (el-Ḥacc 22/5; Fuṣṣilet 41/39). 2. Artmak, bereketlenmek (er-Rūm 30/39; el-Baḳara 2/276). 3. Terbiye edip yetiştirmek, himaye altına alıp büyütmek (el-İsrā 17/24; eş-Şuʿarā 26/18). 4. Sayı ve malca fazla olan (en-Naḥl 16/92). 5. Yüksek tepe (el-Baḳara 2/265, el-Müʾminūn 23/50). 6. Faiz (el-Baḳara 2/275; Ālu ʿİmrān 3/130). 7. Şiddetli (el-Ḥāḳḳa 69/10).  

KEFFELE | كَفَّلَ

Sözlükte kefele كَفَلَ “bir şeyi sarıp içine almak; güvence ve teminat vermek” anlamlarına gelir. Nitekim تَكَفَّلْتُ بِكَذَا cümlesi “Kefil oldum.”, اَلْكِفْلُ de devenin hörgücünü saran bez parçası ve nasip/pay demektir. Kendi kendine hareket etme kabiliyetini yitirmiş, yürüyemeyen birinin bakımını üstlenmek de َكَفَل ile ifade edilir. Kefele kökü ayrıca bir kişinin kefaletinin başkasına verilmesini, كَفَّلَ ise başkasının himayesini üstlenmeyi anlatır (el-Cevherī, eṣ-Ṣıḥāḥ, 5/1810; İbn Fāris, Muʿcem, 5/187; 436; ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 436; Muṣṭafavī, et-Taḥḳīḳ, 10/96-98).

Kur’an’da türevleriyle birlikte 10 yerde geçmektedir. Bu yerlerde şu manalardadır: 1. Himaye altına almak, bakımını üstlenmek (Āl-i ʿİmrān 3/37, 44; Ṭā-Hā 20/40). 2. Nasip, pay (en-Nisā 4/85). 3. Pay olarak vermek, himayesine bırakmak (Ṣād 38/23). 4. Kefil (en-Naḥl 16/91).

KARŞILAŞTIRMA

ʾEnbete, ʾenşeeʾ, rabbā ve keffele “büyütmek ve yetiştirmek” bakımından yakın anlamlı olsa da bu kelimelerin arasında bazı farklar vardır. ʾEnbete daha çok tohumun, bitkinin ve meyvenin topraktan çıkıp büyüyerek yetişmesini ifade eder. ʾEnşeeʾ bir şeyin büyüyüp yükselmesidir. Yaratma anlamında öncesi olmayan bir şeyin ilk olarak meydana getirilmesini anlatır. Dolayısıyla daha çok Allah Teâlâ’nın yaratma sıfatıyla ilgilidir. Rabbā ise genel olarak artmaya ilişkindir. Artış bazen yükseklik bazen de malın artışıyla ilgili olabilir. Keffele bir kişiyi himayesi altına alarak onun bakımını üstlenmektir. Ālu ʿİmrān 3/37’de ʾenbete ve keffele birlikte zikredilmektedir. Bu ayetteki ʾenbete, Hz Meryem’in bir bitki gibi narin bir şekilde ahlaklı olarak büyütülmesini ifade eden mecazî bir kullanımdır. Keffele ise Hz. Meryem’i büyütme görevinin Hz. Zekeriyya’ya verilmesini açıklamaktadır (ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 494; Zemaḫşerī, el-Keşşāf, 1/553; İbn ʿAṭiyye, el-Muḥarraru’l-Vecīz, 3/474; Ebu’s-Suʿūd, İrşād, 1/472; el-Kebīsī, Mevsūʿa, 11/271, 11/436).

 

İlişkili Maddeler