Benzetti

ضَاهٰى | شَبَّهَ

Müellif: Recep Demir
Yayınlanma Tarihi: 16.03.2022            

ŞEBBEHE | َشَبَّه

Şebbehe شَبَّهَ fiili sözlükte “benzetmek” demektir. Bu benzeyiş iki şey arasındaki somut ya da soyut ortak bir nitelikten dolayı birini diğerinin yerine koymak şeklindedir. اشباه, اشتباه ve تشابه sözcükleri ise “benzemek” anlamındadır. اَلشِّبْهُ, اَلشَّبَهُ ve اَلشَّبِيهُ de renk, tat, adalet ve zulüm gibi nitelik açısından benzerlikle ilgilidir. الشَبَه, bir bakır çeşidine verilen addır. Bu bakırdan yapılan kabın içerisine ilaç döküldüğünde kabın rengi sapsarı olur. Bu sebeple altına benzediği için bu tür bakır شَبَهٌ diye isimlendirilmiştir. االشُبْهَة “aralarındaki benzerlikten dolayı iki şeyden birinin diğerinden ayırt edilememesi; تشبيه ise “bir şeyi karıştırmak” anlamına gelir. Dolayısıyla söz konusu kelimeler “karışmak” ve “karıştırmak” manası bakımından bir yönüyle müştereklik arz eder. Bu kapsamda أمور مشتبهة ve مُشَبَّه ifadesi ayırt edilemeyecek kadar birbirlerine benzeyen, bu nedenle müşkil (karışık), şüpheli durumlar için kullanılır (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-‘Ayn, 2/304; Ezherī, Tehzību’l-Luġa, 6/90; Ṣāḥib b. ʿAbbād, el-Muḥīṭ, 4/193; ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 254; Muṣṭafavī, et-Taḥḳīḳ, 6/12).

Kur’ân’da türevleriyle birlikte on altı defa geçmektedir. Bu yerlerde anlam açısından şu iki grupta toplanabilir: 1. Karışık gelmek, karıştırmak, şüpheli ve müphem olmak (el-Baḳara 2/70; en-Nisā 4/157; er-Raʿd 13/16). 2. Birbirine benzemek, birbirine benzeyen, benzer olmak, benzer (el-Baḳara 2/25, 118; Āl-i ʿİmrān 3/7; el-Enʿām 6/99,141; ez-Zümer 39/23). (Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān, 2/104; 11/413; 13/495; Muṣṭafavī, et-Taḥḳīḳ, 6/13, 16).

ḌĀHĀ | ضَاهَى

Kelimenin kökünün ḍ-h-y ضَهَىَ veya ḍ-h-e ضَهَأ olduğu konusunda ihtilaf vardır. İbn Fāris, ضَهَىَ kökünden geldiğini ve “bir şeyin bir şeye benzemesi” anlamında olduğunu belirtir. Bu bağlamda الْمَرْأَةُ الضَّهْيَاءُ  tabiri “hayız görmeyen, göğüsleri erkek göğsü gibi olan ve hamile kalmayan kadın” demektir. Bu haliyle o kadın, erkeğe benzemektedir. المضاهاة ise “bir şeyin bir şeye benzemesi” anlamındadır (İbn Fāris, Muʿcem, 3/374; Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-‘Ayn, 3/29; Ezherī, Tehzību’l-Luġa, 6/360).

Kur’ân’da sadece bir defa “benzetmek” manasında geçmektedir (et-Tevbe 9/30). Bu yerde Yahudilerin Hz. Üzeyr’i, Hristiyanların ise Hz. İsa’yı Allah’ın oğlu olarak görmelerinin daha önceki inkârcıların sözleriyle benzeştiği anlatılmaktadır. Kelimenin kökünün dikkate aldığımızda buradaki benzetmenin olumsuz bir nitelik taşıdığı görülmektedir.

KARŞILAŞTIRMA

Şebbehe ve ḍāhā benzetmek manası açısından yakın anlamlı olsa da aralarında bazı farklar vardır. Dāhā kök olarak bir şeyin bir yönden başka bir şeye benzemesi ile ilgilidir. Fakat bu benzerlik bir karışıklık ortaya çıkarmaz. Buna mukabil şebbehe fiilinde iki şeyin birbirinden ayırt edilemeyecek derecede benzerliği söz konusudur (Ezherī, Tehzību’l-Luġa, 6/361; Muṣṭafavī, et-Taḥḳīḳ, 7/50-51). Ḍāhā kelimesinde bir şeyin asli biçimini kaybetmesi neticesinde başka bir şeye benzemesi durumunun da bulunduğu söylenebilir.

İlişkili Maddeler