TENĀFESE | َتَنَافَس
Sözlükte tenāfese تنافس lafzının kökü olan n-f-s نفس “bir yerden bir esintinin çıkması” anlamına gelir. النَّفَسُ kendisi ile her türlü sıkıntının giderildiği şeydir. Kan için de النَّفْسُ denilir. Kana bu ismin verilmesi bedenin onunla hayat bulmasından dolayıdır. Bir insan kan kaybettiğinde adeta onun canının çıktığı düşünülür. Çünkü beden onu kaybetmekle rahatlığını ya da hayatını yitirmiş olur. نَفَّسَ اللَّهُ كُرْبَتَهُ ifadesi “Allah sıkıntıyı giderdi.” demektir. النِّفَاسُ kadının doğum yapmasını anlatmaktadır. Çocuk doğduğunda kadın hamileliğin vermiş olduğu sıkıntıdan kurtulur. Kendisi için rekabet edilen değerli bir şey için de شيء نفيس sözü kullanılır (İbn Fāris, Mucmelu’l-Luġa, 1/879; İbn Fāris, Muʿcem, 5/460-461; ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 501).
Kur’an’da sadece el-Muṭaffifīn 83/26 ayetinde geçmektedir. Burada cennette vaad edilen misk kokulu bir içecek için yarışmak anlamında kullanılmıştır. Taberî, bu manayı الشيء النفيس ifadesi ile ilişkilendirmiştir (Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān, 24/220).
SĀBEḲA | َسَابَق
Sözlükte sābeḳa سابق kelimesi “yürüyüşte öne geçmek” anlamındaki s-b-ḳ سبق kökünden türemiştir. Koşuda öne geçen kimseye verilen ödüle السَّبَقُ denir. İstiare yoluyla faziletin elde edilmesi için de kullanılır. سابق ise “bir ödülü elde etmek için birisinin başkası ile yarışması” manasındadır. استبقنا في العَدْو yani سابقنا ifadesi “Koşuda birbirimizle yarıştık” demektir. Benzer manaya delalet eden ve “Birisinin arkasından yetişip ona tabi olmak” anlamı taşıyan لحوق kelimesinden farklı olarak sebeḳa hareket, davranış, fikir veya ilim bakımından önde olmayı anlatmaktadır (el-Cevherī, eṣ-Ṣıḥāḥ, 4/1494; İbn Fāris, Muʿcem, 3/129; ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 222).
Kur’an’da türevleriyle birlikte 37 defa geçmektedir. Bu yerlerde “birisinin, bir başkasının önüne geçmesi” anlamıyla ilişkilidir (en-Nāziʿāt 79/4; Yūsuf 12/25). Yā-Sīn 36/66 ayetinde kâfirlerin yola ulaşmak için koşarak birbirleriyle yarış içinde olduğu bildirilmiştir. Bazı ayetlerde استباق Allah ile ilişkilendirilmiştir (Hūd 11/110). Bu durumda O’nun fazilet, lütuf, rahmet ve ihsanın; cezalandırması ve azap etmesi gibi fiillerinin önüne geçmesini belirtmektedir.. Kulun istibâḳı (el-Ḥadīd 57/21) ise hayırda yarışmak, sâlih amel için gayret göstermek ve itaat ederek bağlanmaktır. Yaratılış, kaza, takdir ve hüküm açısından kula dair bir fiilin Allah’ın fiilinin önüne geçmesi mümkün değildir (el-Baḳara 2/148; el-Vāḳıʿa 56/60). (Muṣṭafavī, et-Taḥḳīḳ, 5/48-50).
KARŞILAŞTIRMA
Tenāfese ve sābeḳa “yarışmak” bakımından yakın anlamlı olsa da aralarında bazı farklar vardır. Kök itibariyle sebeḳa yürüyüşte öne geçme ve başka birisini geride bırakma iken nefese rahatlatıcı bir esintinin ortaya çıkmasıdır. İbn Aṭıyye, tenāfese bağlamındaki bir yarışta bir şeyi elde etmeye karşı aşırı bir hırs ve abartma olduğunu söyler. Sābeḳa bir şeyi yapanların en önünde olmak maksadıyla koşmak, tenāfese ise bir şeyi başkası değil de kendisinin elde etmesi için aşırı hırs göstermektir (İbn ʿAṭiyye, el-Muḥarraru’l-Vecīz, 8/564).
Tenāfesenin hayırda birbiriyle yarışma, şehevî duygulardan uzak durma ve masiyete götüren şeyleri bırakma ile ilgili olduğu ifade edilmiştir. Bu bağlamda yarışma kötü şeylerin peşinden gitmek yerine iyi şeyler için olmalıdır. eṣ-Ṣāffāt 37/61 ayeti buna bir delildir. Bu açıdan değerlendirildiğinde sābeḳa her türlü iyi işte birinin önüne geçmek için yarışma ve bu anlamda önde hareket etme iken tenāfese kötü şeylerin terk edilmesiyle sıkıntıdan kurtularak iyiliklerin elde edildiği iyi şeyler için çabalamaya yöneliktir (Māturīdī, Teʾvīlāt, 17/117-118).
Sābeḳa her zaman yarış manasına gelmeyebilir. Nitekim el-Ḥadīd 57/21 ayetinde savaşmak, tövbe etmek ve bağışlanmak gibi bir şeyi yapmak için en önde olmak ve bunun için çaba sarf etmekle ilgilidir.
تَنافَسَ | سَابَقَ