Cahil - Sefih

الجَاهِل | السَفِيه

Müellif: Yusuf Ağkuş
Yayınlanma Tarihi: 21.04.2022            

EL-CĀHİL | الجَاهِل

Sözlükte el-cāhil الجَاهِل “bilgisizlik; bilgisizce bir şey yapmak; sertlik” temel anlamlarındaki c-h-l جهل kökünden türemiş bir isimdir. الجَهْلُ kelimesine “ilmin zıttı” ve “hilmin/sakin olmanın zıttı” olmak üzere iki anlam verilmiştir. Bununla birlikte ilk anlam olarak daha çok “ilmin zıttı” yani “bilgisizlik” tercih edilmiştir. Ancak son dönemde yapılan bazı çalışmalarda kelimenin ilk anlamının “hilmin zıttı” yani “öfkeyle birlikte fevri hareket etme, kabalık, sertlik, zorbalık” olduğu, İslam öncesi dönemde ve Kur’an’da da daha çok bu anlamda kullanıldığı belirtilmiştir. Dolayısıyla bu yaklaşıma göre جَاهِل ilk olarak “zorba, kaba”, ikinci olarak da “bilgisiz” manasına gelmektedir. Bilgisizliği asıl anlam kabul eden ʾIṣfehānī ise “bir hususta doğru olanın tersine inanma” ve “bir konuda yapılması gereken davranışın tersini yapma” şeklinde iki anlamdan bahsetmektedir. Keza bir kimse hakkını bilmediğinde جَهِلَ فُلانٌ حَقَّهُ denir. İnsanı ilimden engellemesi nedeniyle çocuğa da مَجْهَلَة; dağ gibi ayırt edici bir vasfa sahip olmayan yerlere أرضٌ مَجْهُولَةٌ veya مَجْهَلٌ; sağılamayan, işareti olmayan deveye de ناقةٌ مَجْهُولَةٌ denmiştir. اِسْتَجْهَلَتْ الرِّيحُ الْغُصْنَ cümlesi “Rüzgar dalı hareket ettirdi, kıpırdattı.” anlamındadır. Közü hareket ettirmek için kullanılan odun parçasına veya alete de مِجْهَلٌ, جَيْهَلٌ veya جَيْهَلَةٌ denir  (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 1/270; İbn Dureyd, Cemheratu’l-Luġa, 1/494; İbn Fāris, Muʿcem, 1/489; el-Cevherī, eṣ-Ṣıḥāḥ, 5/1663; ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 102; İbn ʿĀşūr, et-Taḥrīr, 9/228-229, 19/69; Izutsu, Ethico-Religious Concepts, 28, 35; Muḥammed Vāʿiẓ Zāde v.dğr., el-Muʿcem fī Fıḳhi Luġati’l-Ḳurʾān, 10/295).

Kur’an’da türevleriyle 24 yerde geçmektedir. Bu yerlerde şu anlamlardadır: 1. Bilgisiz (el-Baḳara 2/273, Hūd 11/46, ez-Zümer 39/64). 2.  Kaba, zorba (el-Aʿrāf 7/199, Yūsuf 12/33, el-Furḳān 25/63). 3. Hem cahil hem kaba ve zorba (el-Baḳara 2/67, el-Enʿām 6/35; Yūsuf 12/89). (İbn ʿĀşūr, et-Taḥrīr, 1/548; 3/75; 7/206; 9/228-229; 12/87, 266; 13/47; 19/69; 20/146; 24/57). 4. الجَاهِلِيَّةُ olarak İslam öncesi Arap toplumunun özelliği (el-Aḥzāb 33/33; el-Fetḥ 48/26).

ES-SEFĪH | السَفِيه

Sözlükte es-sefīh السَفِيه “hafiflik, zayıflık, yetersizlik, eksiklik” anlamındaki s-f-h kökünden türemiş bir isimdir. السَّفَه “aklın, bedenin hafifliği, zayıflığı” anlamına gelmektedir. Burada aklın hafifliği delilik olarak değil, maslahata uygun olan şeyin ne olduğunu belirlemede muhâkeme yeteneğinin zayıflığı olarak anlaşılmaktadır. Böyle bir kimseye de sefih denilmektedir. Bir kişi hatalı bir şey yaptığı zaman aklının ve düşüncesinin zayıflığı سَفِهَ حِلْمَهُ, سَفِهَ رَأَيَهُ, سَفِهَ نَفْسَهُ şeklinde ifade edilir. Sallanan yulara زَمَامٌ سَفِيهٌ, dokuması kötü olan elbiseye ثَوْبٌ سَفِيهٌ denir. Rüzgârın dalları hareket ettirmesi ise تَسَفَّهَتْ الرِّيحُ الغُصُونَ cümlesi ile anlatılmaktadır (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 2/255; İbn Dureyd, Cemheratu’l-Luġa, 2/849; Ezherī, Tehzību’l-Luġa, 6/131-134; İbn Fāris, Muʿcem, 3/79; el-Cevherī, eṣ-Ṣıḥāḥ, 6/2234; İbn Sīde, el-Muḥkem, 4/221, ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 234-235; Tehānevī, Keşşāfu Iṣṭılāḥāti’l-Funūn, 1/958; İbn ʿĀşūr, et-Taḥrīr, 1/287; 8/114; Muṣṭafavī, et-Taḥḳīḳ, 5/176-179).

Kur’an’da s-f-h türevleriyle 11 yerde geçmektedir. Aklın hafifliği yani muhâkeme ve düşünce zayıflığı anlamında bazen maddî (el-Baḳara 2/282; en-Nisā 4/5), çoğunlukla manevî meseleler (el-Baḳara 2/13, 130, 142) çerçevesinde tahkir amaçlı kullanılmıştır (ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 235; İbn ʿĀşūr, et-Taḥrīr, 1/287, 8/114).

KARŞILAŞTIRMA

Cāhil ve sefīh “bilgisiz” manası bakımından yakın anlamlı olsa da bu kelimelerin arasında bazı farklar vardır. Cāhil olarak nitelendirilen kişinin bilgisizliği, bir konuya dair malumat eksikliği ile alakalıdır. Sefīh olarak nitelendirilen kişinin bilgisizliği ise muhakeme yeteneğinin eksikliği ya da zayıflığı ile ilişkilidir. Sefīhin bu durumu onun maslahatı bilmemesine ve buna göre hareket edememesine neden olur. Ayrıca “hilmin ve sükunetin zıttı” anlamından hareketle yine bu iki kelime arasında bir anlam yakınlığı düşünülse de cāhil “kaba ve zorba”, sefīhin ise “aklın zayıflığı ve hafifliği” anlamını yansıttığı anlaşılmaktadır (İbn ʿĀşūr, et-Taḥrīr, 8/114, 9/228-229, 19/69; Izutsu, Ethico-Religious Concepts, 28, 35; Muṣṭafavī, et-Taḥḳīḳ, 5/178-179; Muḥammed Vāʿiẓ Zāde v.dğr., el-Muʿcem fī Fıḳhi Luġati’l-Ḳurʾān, 10/295).

İlişkili Maddeler