EL-ḤULḲŪM | اَلْحُلْقُومُ
Sözlükte el-ḥulḳūm اَلْحُلْقُومُ sözcüğünün aslı “boğaz” anlamındaki اَلْحَلْقُ olup sonuna mim harfi ilave edilmiştir. el-Ḥulḳūm göğsün en üst kısmından veya akciğerlerden başlayıp dil köküne kadar uzanan, kıkırdaksı bir yapıya sahip olan, orta kısmında gırtlağın (اَلْحَنْجَرَةُ) ve üst kısmında soluk borusu kapağının (الغَلْصَمةُ) bulunduğu soluk borusuna verilen addır. “Soluk borusunu kesmeye” حَلْقَمَ denir. Nitekim حَلْقَمَهُ ifadesi de “boğazladı, soluk borusunu kesti” anlamına gelmektedir. (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 1/348; 3/287; Ezherī, Tehzību’l-Luġa, 5/301; İbn Fāris, Muʿcem, 2/143; İbn Sīde, el-Muḥkem, 4/44-45).
Kur’an’da bir yerde geçmektedir (el-Vāḳıʿa 56/83). Bu yerde “soluk borusu” anlamında kullanılmıştır. Bu ayette “can soluk borusuna” yani boğaza ulaştığında ifadesiyle ölüm vaktinin geldiğinin haber verildiği, bundan geriye dönüşün asla olmayacağı, bu nedenle inkârcıların yanlışta ısrar etmemeleri gerektiği belirtilmektedir (el-Vāḳıʿa 56/83; Zemaḫşerī, el-Keşşāf, 6/39; İbn ʿAṭiyye, el-Muḥarraru’l-Vecīz, 8/213; İbn ʿĀşūr, et-Taḥrīr, 27/)
EL-ḤANCERA | اَلْحَنْجَرَةُ
Sözlükte “gırtlak” olarak isimlendirilen el-ḥancera اَلْحَنْجَرَةُ “boğaz, soluk borusunun ortası, soluk borusu kapağının baş kısmı, soluk borusu kapağı öncesinde bulunan iki tabakadan oluşan yapı” şeklinde tanımlanır. el-Ḥancera “boğazlamak, katletmek; geriye gitmek, çökmek” anlamlarını içeren حَنْجَرَ kökünden türetilmiştir. الحُنْجُورُ da ḥancera ile aynı anlamdadır. Karındaki ağrıya المُحَنْجِرُ; birini öldürmeye, boğazlamaya حَنْجَرْتُ الرَّجُلَ; birinin gözünün içe çöktüğünü ifade etmeye de حَنْجَرَتْ عَيْنُهُ denilir. (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 1/363; İbn Dureyd, Cemheratu’l-Luġa, 2/1134; Ezherī, Tehzību’l-Luġa, 5/309; İbn Sīde, el-Muḥkem, 4/53-54; ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 133).
Kur’an’da iki yerde geçmektedir. Bu iki yerde gırtlağı ifade etmek için kullanılmıştır (el-Aḥzāb 33/10; el-Müʾmin 40/18). el-Aḥzāb 33/10 ayetinde kalplerin gırtlağa dayandığının ifade edilmesi, Müslümanların kalplerinde öldürülme korkusunu hissetmelerini temsil etmektedir (ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 133; İbn ʿĀşūr, et-Taḥrīr, 21/280-281).
ET-TERĀḲĪ | اَلْتَّرَاقِي
Sözlükte et-terāḳī التَّرَاقِي göğsün üst tarafında, boğaz çukuruyla omuzlar arasında bulunan iki kemik parçasını veya köprücük kemiğini ifade etmektedir. et-Terḳuve التَّرْقُوَةُ kelimesinin çoğuludur ve تَرَقَ kökünden türemiştir. (Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l-ʿAyn, 1/184; Ezherī, Tehzību’l-Luġa, 9/54; İbn Fāris, Muʿcem, 1/345; ʾIṣfehānī, el-Mufredāt, 74).
Kur’an’da bir yerde geçmektedir (el-Ḳıyāme 75/26). Bu yerde “köprücük kemiği” anlamında kullanılmıştır. Burada insan ölürken ruhunun köprücük kemiğine gelip son nefesini vermesi haline işaret edilmiştir (Māverdī, en-Nuket, 6/157; Semīn el-Ḥalebī, ʿUmdetu’l-Ḥuffāz, 1/261; İbn ʿĀşūr, et-Taḥrīr, 29/358).
KARŞILAŞTIRMA
el-Ḥulḳūm, el-ḥancera, et-terāḳī “boyun, boğaz” bakımından yakın anlamlı olsa da bu kelimelerin arasında bazı farklılıklar vardır. el-Ḥulḳūm boyunda yer alan nefes borusunu, el-ḥancera nefes borusunun ortasında bulunan gırtlağı, et-terāḳī de boynun göğüs ile birleşim noktasından omuzlara kadar uzanan köprücük kemiğini daha özelde de nefes borusunun bu kemiğe denk gelen kısmını ifade eder. Kur'an'da el-ḥulḳūm ve et-terāḳī, ruhun bedenden çıkacağı andaki sıkıntılı durumu, can çekişmeyi; el-ḥancera ise korku esnasında kişinin yaşadığı sıkıntıyı ve kalbinin çarpması ifade edecek bir bağlamda kullanılmıştır. Ayetlerde yer alan bu ifadelerin somut olarak ruhun bedenden çıkmasından ve bu durumun zorluğundan kinaye olduğu görülmektedir (Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān, 22/373; Māverdī, en-Nuket, 6/157; Zemaḫşerī, el-Keşşāf, 6/271; İbn ʿAṭiyye, el-Muḥarraru’l-Vecīz, 8/480; İbn ʿĀşūr, et-Taḥrīr, 21/280-281, 24/114).
اَلْحُلْقُومُ | اَلْحَنْجَرَةُ | اَلْتَّرَاقِي